Teşkilata boyalı teslim
Eski Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Tufan Algan, 3 Kasım 2002 genel seçiminin ardından şöyle diyordu: "Bundan sonra seçimlerde parmak boyanmayacak..." Algan, bunu her seçim öncesinden söylemiş, gelen seçimde yine parmak boyası kullanılmıştı. Hoş, Algan'ın emekliye ayrılması sonrasında yerine gelen YSK Başkanı Cengiz Erdoğan, bu yönde bir söz söylemedi. Ancak, kurumsal süreklilikten yola çıkılırsa, 28 Mart'ta yapılacak yerel genel seçimlerde durumun değişmediği dün YSK'dan gelen açıklamayla bir kez daha teyit edildi: "28 Mart'ta da parmaklar boyanacak..." Yine, bilgisayar sistemiyle oy kullanılamayacak. Hem de on yıllar sonra her Türk vatandaşının elektronik kaydının bulunduğu MERNİS projesi de yürürlüğe girmiş olmasına rağmen.
Yine teşkilata teslim Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, dün ziyaretimize geldiğinde parmak boyası üzerinde sohbet ettik. Çiçek, bir süre önce yeni YSK Başkanı'nı ziyaretinde de konuyu açmış. Bakan Çiçek, Başkan Cengiz Erdoğan'a şunları söylemiş: "Parti teşkilatının bürokrat ve bakan üzerindeki baskısının azaltılmasının en önemli yollarından biri de elektronik oy kullanma sistemine geçilmesidir." Bu sözleri sadece yeni Başkan'a değil, geçmişte eskisine de söylemiş. Sözlerini dün bize de yineledi, gerekçesini de şöyle sıraladı: "Teşkilattan biri sandık başında duruyor. Görevi gereği sandıkta parti adına gözlemcilik yapıyor. Diyelim ki seçildiniz. Hemen karşınızda o kişiyi buluyorsunuz, 'Sandığına ben sahip oldum, o sayede seçildin, haydi bakalım benim şu yakınıma iş bul' diye karşınıza geliyor veya ekonomik bir talepte bulunuyor. Bu sadece bizim için değil, diğer tüm partiler için de geçerli." Çiçek, elektronik oylama sistemine geçilmesiyle birlikte, bu tür sıkıntıların da sona ereceğine dikkat çekti. Hatta, oy pusulasında sahtekarlık ve fazladan oy kullandırmanın da sona ereceğini vurguladı. Ardından şu soruyu yöneltti: "Yıllardır bu iş için uğraş verilir. Hatta, YSK da kayıtlarını bilgisayar ortamına aktarmış. Neden hala yapılamaz, bilemiyorum." Çiçek, uygulamanın hiç değilse sadece büyükşehirlerde de yapılabileceğine dikkat çekti. Aynı şekilde Türkiye'nin yurt dışındaki temsilciliklerinin de acilen sisteme dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Böylece, yurt dışındaki Türklerin yıllardır mahrum kaldıkları vatandaşlık hakkını elde edeceğini belirtti.
Parti Araştırma Vakfı Çiçek, teşkilat baskısından kurtulmanın yöntemlerinden biri olarak bunları sayarken, partilerin yapılanmasında da farklılaşması gerektiğinin altını çizdi. 20 yılı aşkın süredir aktif siyasetin içinde olan Bakan Çiçek, bu konuda da şunları söyledi: "Partiler fikir kulübü haline gelmeli. Bunun için de partilere araştırma vakfı kurma hakkı verilmeli. Parti araştırma vakıfları önemli konularda bilgi toplayıp, hem partiye hem de milletvekillerine sunabilmeli." Bakan Çiçek, buna ilişkin bir de örneklemede bulundu. TBMM'de bugün Kıbrıs konusunda görüşmenin yapılacağını anımsattı ve ekledi: "Şimdi bir milletvekili arkadaşımız, zaten içinde sıkışıp kaldığı Meclis'teki odasında seçmenden nefes alacak hali kalmamış, şimdi kendisine haydi gel Kıbrıs konusunda konuş dediğinizde dünyası allak bullak oluyor. Meclis kütüphanesinde bulduğu kitapların bir başına, bir de sonuna bakıp, ondan sonra genel görüşmede kalorisi düşük konuşma yapıyor." Çiçek, parti araştırma vakıflarının milletvekilleri için bu yönde bir hazırlık yapmaları durumunda TBMM'deki konuşmaların kalitesinin de yükseleceğini vurguladı. Bakan Çiçek'in önerisi, partilere Hazine yardımı verilirken, bunun belirli bir yüzdesinin araştırma vakfına aktarılmasının şart koşulması yönünde. Bunun bir kanuni düzenleme ile de sağlanabileceğini belirtti. "Bu araştırma vakıfları ile hiç değilse partiler kütüphanelere de kavuşur" dedi ve ekledi: "Biliyor musunuz; hiçbir partinin bırakın kütüphaneyi, kitaplığı bile yok." Bir parmak boyasının Türkiye'ye maliyetinin ne olduğu Çiçek'in anlatımıyla da ortaya çıkıyor. Yıllardır bir sonraki seçimde elektronik oy kullanma sistemine geçileceği ileri sürülerek Hazine'den alınan ödenekler de cabası...
|