Beni zorla gördürecekler
Yeni bir albüm çıkaran Metin Şentürk, çok yakında da kendi hayatını anlatan bir stand up'la çıkacak karşımıza Espirili kişiliğiyle tanınan sanatçı şovuyla da hayli iddialı
Bir insana 40 kere deli dersen, delirtirsin. Beni de zorla gördürecekler. Halbuki ben çoktan aştım bu meseleyi
* Stand up'a soyunmanız kimin fikri? Yedi yıl kadar önce Gani Müjde, Birol Güven ve Demet Şener'le "Şans Direksiyonu" diye bir program yapmıştık. O zaman Birol Güven önermişti bana stand-up yapmayı. Ben kararsızdım. Bu yaz Birol'u ben aradım. Bu yazılan, çizilen bir proje değil. Benim hayatımdaki anılarım, yaşadıklarım, görmeyen birinin gören insanlarla kurduğu diyaloglar... Onların biraz kurgulanıp, biraz köpürtülüp seyirciye sunulması projenin aslı.
* Neler olacak başka içinde? İnsanlardan iki saatini isteyeceğiz. İllüzyon gösterilerimiz bile var. İllüzyon numaralarını ben yapacağım. Bizim stand up şovumuzun en güzel yanı, müziğimizi de içine koymamız. Bir piyanomuz da olacak, müzikal gibi bir şey bu.
* Ya başaramazsam diye tedirgin misiniz? İnşallah başarılı olacağız çünkü Birol Güven bu konuda çok akıllı, çok doğru projelere imza atmış ve çok da güvenilir birisi. Ona göre ben de doğru bir malzemeyim. Ben arkadaşlarla oturduğumuz zaman çok eğlenceliyim, insanları güldürüyorum. 10 kişi gülüyorsa, 500 kişi de güler. Bu anlamda bir tedirginliğim yok benim ama neticede farklı bir şey tabii. Onun için biraz heyecan var ama kendimi motive ediyorum.
* Siz nelere gülüyorsunuz? Şuna ya da buna diyemiyorum ama bazen haberleri dinlerken bile acayip gülüyorum. Bizim memleket acayip bir memleket, ağlanacak halimize bile gülüyoruz. O kadar enteresan, o kadar garip şeyler oluyor ki. Bir mizah ülkesiyiz biz aslında. İnsanları güldürmek için bana kalsa günlük gazeteleri toparlayıp, içindeki enteresan vatandaş haberlerini alıp insanlara anlatırım, yine herkes güler.
* Neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Daha çok kendi arkadaşlarınızla birlikte evde olmaktan mı yoksa dışarıda eğlenmekten mi? Genelde evde vakit geçiriyorum. Çok gittiğim bir yer yoktur ama eşimi dostumu evimde ağırlamaktan hoşlanıyorum. Bir de İstanbul dışında çok sakin yerlere iki üç gün gidip vakit geçirmek, yürüyüş yapmak, kağıt oynamak, tavla oynamak, bunlar boş kaldıkça sıkça yaptığım ve hoşlandığım şeyler.
* Görememek nasıl bir eksiklik hissi veriyor size, bunu neyle tamamlıyorsunuz? Bu size göre çok önemli tabii. Bir insan konuşurken sizi güldürebilir ama konuşmadan fiziğine, duruşuna, mimiklerine de gülebilirsin. Bu o insandan bana öyle bir geçiyor ki, konuşurken ben aşağı yukarı suratının ne halde olabileceğini ya da nasıl bir mimik, nasıl bir ifade içinde olabileceğini kendime göre tarif edebiliyorum. Kendi kafamda bir görüntü yaratıyorum. O bir anlık, geliyor ve gidiyor. Onu yakalayabiliyorum ama biraz dikkatini vermelisin. Birkaç şeye bölündüğünde bunda eksik kalabilirsin. Ama mesela ben Cem Yılmaz'a gittiğimde, izlerken çok gülüyorum ama bir ara sustuğunda da aşağı yukarı nasıl bir halde olduğunu tahmin edebiliyorum. İnsanlarla aynı anda ben de gülüyor ve susuyorum. Dikkatini vermenle ilgili, o yüzden bütün herkes kadar ben de gülüyorum o şovda. Biraz dikkatini vermek, biraz hayal gücünü kullanmak... Belki tam bazı şeyleri anlatamıyor olabilirim çünkü ben birebir yaşıyorum, yaşamakla anlatmak biraz bölünebiliyor.
* Aslında gördüğünüz söyleniyor... Doğru söylüyorlar, işime geleni görüyorum. Bir insana 40 kere deli dersen adamı delirtirsin. Beni de zorla gördürecekler. Ben bundan keyif de alıyorum. Demek ki ben o kadar şaşırtacak kadar aşmışım bu meseleyi. İnsanlara bunu yanlış anlatmışlar yıllarca. Türk filmlerine bak, adam çok başarılı bir işadamı, bir araba çarpıyor kör oluyor, ya dilenci ya da anasının dizinin dibinde bir kuzu yapıyorlar. Yani adam görmüyorsa mutlaka aciz olmalı gibi bir şey var. Ben de bu tabuları yıktım. Yıktığım tabular az buz şeyler değil. İnsanları bunlara espri yapar hale getirdim. Bu ülkeyi bu konuda eğittim. Bu konuda mütevazılık yapamam. Bu şovda da "Evet bu görüyor" dedirteceğiz insanlara.
* Kaç yaşından beri görmüyorsunuz? 3 yaşındayken beynimin üzerine düşmüşüm, yani kafadan darbe yemişim. 3 yaşından bugüne kadar böyle geldik.
* Giysilerinizi nasıl seçiyorsunuz? Renkleri tanımamak işinizi iyice zorlaştırıyordur... Renklere karşı duyarlılığım var benim. Renkleri algılamam, bir his gibi. Mesela siyahın üzerine kimse lacivert bir şey giydiremez bana. Kıyafet konusunda titizimdir. Mesela çocukluğumdan beri herkes para biriktirip oyuncak alırdı, ben kıyafet alırdım. Bu konuda kendime özgüvenim vardır. Renklerin doğadaki uyumunu kendi dünyamda tahayyül edip, onları yakıştırabiliyorum kafamda. Ama "Şöyle bir şey alalım, içine de şunu alalım" dediğimde beraber bir ekiple hareket ediyoruz.
* Kiminle alışverişe çıkıyorsunuz? Benim 11-12 kişilik bir ekibim var. Bunların bir kısmı sürekli benimle birlikte. Bu arkadaşlarımla alıyoruz.
* Sizi giydiren bir modacı ya da herhangi biri var mı? Bunu bir kişiye yıkmak istemiyoruz. Arkadaşlarımın hepsi bu konuda çok zevkli. Dışarıdan birini alalım da, bize bu konuda yol açsın diye bir şeye ihtiyacımız yok. Biz dışarıdakilere yardımcı oluyoruz.
* Görememenizden dolayı sizi en çok zorlayan şey ne hayatta? Pek bir zorlandığımı söyleyemeyeceğim. Ama klip çekmeyi sevmiyorum. Çünkü müziğimde kendim karar veriyorum, kendim duyuyorum, kendim aranje tekniklerini takip ediyorum, fakat kliplerde biraz teslim oluyorum. Birtakım şeyleri belki ben görseydim, ben şunu çıkartın, bunu koyun, bu fotoğraf şöyle olmuş diyebilirdim.
* Güzellik ve çirkinlik kavramı nedir sizin için? Hanımlardan mı bahsediyoruz? Çünkü beylerin güzelliği çirkinliği beni pek ilgilendirmiyor. Ben bir hanımla ilişki, beraberlik, aşk, sevgi, adı neyse, bir şeyleri paylaşmak için yola çıktığımda, bir kere onun beyninden yola çıkıyorum. Yani bir kadında benim aradığım en önemli özellik iyi bir beyin, ince bir zeka. Çünkü ben mantık gücümü çok iyi buluyorum ve çok zeki olduğuma ve ince bir zekaya sahip olduğuma inanıyorum.
* Bir kadınla beraber olduğunuzda sizinle şöhretiniz, paranız için beraber olduğunu düşünüyor musunuz hiç? Aklıma geliyor tabii, zaten rastlıyorum da böylelerine. Ama zekama güveniyorum. Bu sayede de pek yara almadım, bu gibi art niyetlerle. Gerçi üzüleceğim zamanlar da oldu ama sonuçta çizgiden döndük.
* Kıskanç mısınız? Evet kıskancım.
* Çok mu? Eh, sayılır. Mesela yanımda olmadığında evinde olsun isterim. Açık kıyafetlere de itirazım var.
* Bunu nasıl anlıyorsunuz? Görmesem de, kurcalama hakkım var, öyle değil mi? Aslında çok çekilir bir adam değilim. Benimle uğraşmak çok kolay bir iş değil ama yine de uğraşanlar var.
* Şu anda biri var mı hayatınızda, aşık mısınız? Evet ama ismi bende kalsın. Bir insana 40 kere deli dersen, delirtirsin. Beni de zorla gördürecekler.
Barlar artık sıkıyor * Gece gezmelerini seviyorsunuz gibi, sıkıcı gelmiyor mu? Bir dönem onu çok yapıyordum. Ama şimdi çok nadiren, hatır için gidiyorum öyle popüler mekanlara. Barlarda falan sıkılıyorum belli bir süreden sonra.
* Nerede mutlu hissediyorsunuz kendinizi? Ben yapı itibariyle, huzursuz olduğum zaman çevremi de huzursuz ediyorum. Kalabalık yerlerde, birbirine çarpa çarpa, alt alta üst üste ortamlardan hoşlanmıyorum. Benim gittiğim yer huzurlu olmalı.
İlknur Kızıltoprak
|