Türkiye IMF'siz yoluna nasıl devam eder?
IMF ile yürütülen programın süresi bu yıl doluyor. Ama 2005 ve sonraki yıllarda IMF'ye borç geri ödemelerimiz var. Üstelik kamu borçlarının döndürülmesinde belli bir aşama sağladık ama henüz rahatlayamadık. Kamu borcunun milli gelire oranı hyüzde 80'ler düzeyinde. Bu yıl belli bir iyileşme sağlansa bile uluslararası kabul gören yüzde 60'ın epey üzerinde. Ülke ratingi ise çok düşük ve yatırım yapılabilir kategoriden çok uzak. Bu gerekçelerin getireceği sonuç, IMF ile program devam ederse, Türkiye ekonomik sorunlarını daha kolay çözer ve borçlarını daha rahat çevirir. Çünkü, IMF'nin varlığı bir anlamda Türkiye'nin ekonomisine kefil olmasıdır. Genel gidişin iyiye gittiğinin uluslararası piyasalara ilanıdır. 3 IMF yerine AB- Ancak anlaşmanın süresinin bu yıl dolması hükümet için bulunmaz bır fırsat. Zaten IMF'yi istemiyordu. Fakat hükümetin ekonomide kazaya belaya uğramadan IMF'siz yoluna nasıl devam edeceğinin altyapısını da oluşturması gerekir. Denilebilir ki, aralık ayında toplanacak AB zirvesinde Türkiye'ye zaten bir müzakere takvimi verilmesi, ekonomide IMF'den doğacak boşluğu fazlasıyla doldurur. Bu görüş doğru olabilir. Ancak müzakere takvimi alacağımızın, alsak bile müzekerelerin hemen başlayacağının garantisi yok. Ekonominin durumunu da rastlantılara bırakamayız. 3 Sorun sosyal güvenlikte- IMF'nin de bugünden istediği ve gözden geçirmelerde şart koştuğu yapısal önlemler Türkiye'yi IMF'siz döneme hazırlamaya dönük. Burada da asıl sorunumuz devlet bütçesi. Bitişikte yer alan konsolide bütçelerden biri, gelirlerin ve harcamaların bütçe içinde yıllara göre dağılımını, diğeri de milli gelire oranını veriyor. Her iki dağılım gösteriyor ki, vergi gelirlerinin milli gelire oranı kriz sonrasında yüzde 28 dolayında seyrediyor ve gelişmekte olan bir ülke için hiç de düşük değil. Dolaylı vergiler çok yüksek. Faiz ödemelerinde ise iyileşme var. 2001 yılında bütçenin yüzde 51'ine vararak tarihi düzeyine çıkan faiz ödemelerinin payında iki yılda 10 puanlık azalma gerçekleşti. Harcama kalemlerinde sorun olan ve payını en hızlı artıran ise "Diğer transferler" kalemi. Bunu da en çok artıran sosyal güvenlik harcamaları. Geçen yıl 16 katrilyon liralık transfer yapılan sosyal güvenlik harcamalarının yükü yüzde 4.5 düzeyinde. Bu da bütçe açığının yüzde 40'ı. Bir de düştü denilen bütçe açığı hyüzde 10'larda. 3 Kayıtdışılık sorunu- Sosyal güvenlik reformu yapmak da öyle kolay değil. Artık prim tutarını artırmak sonuç vermiyor. İşsizliğin ve kayıtdışılığın bu kadar yaygın olduğu bir ülkede bu durum kaçak çalıştırmayı, ücretlerin düşük gösterilmesini beraberinde getiriyor. O zaman geriye bir tek seçenek kalıyor. Kayıtdışını kayıt altına almak. Bu yolla hem sosyal güvenlik sistemine prim yaratmak, hem de vergi gelirlerini artırmak mümkün olabilir. Kayıtdışını kayıt altına almak Hazine'den sorumlu bakanın da gündeminde. Ama bir yılda veya bir kaç yılda sonuç almak öyle kolay değil. Kararlı, yılları alan ve topyekün mücadeleyi gerektiren bir süreç bu. 2005 yılına da yetişmez. 3 Kolay çözüm yok- Ama bu yolda mesafe alınması hem yatırım ortamını iyileştirir hem de umut yaratır. Yanına yatırım ortamını iyileştiren diğer yapısal önlemleri koyduğunuzda, adalet ve hukuk reformunu yaptığınızda, ekonomide makro dengeleri de sağlayacağınızdan, belli bir altyapı oluşur. Yeni yatırım, üretim ve tüketimle daha çok vergi toplamak da mümkün olabilir. Ekonomide artık kalın ayar yapmanın zamanı geçti, şimdi ince ayar sırası. Ayar ince ama yapımı bir o kadar zor. Tıpkı sosyal güvenlik alanında olduğu gibi. Sorunların kestirme yoldan çözümü yok artık. 3 Sonuç- "Kolay çıkış yolu genellikle tekrar içeriye girmeye yol açar" Senge n
|