| |
|
|
Koç Holding mutlu, ama galiba endişeli de...
Dün Nakkaştepe'de, yine bir grup gazeteci, Mustafa Koç, Bülent Özaydınlı ve Hasan Bengü'nün konuğu olduk. Mustafa Koç ve Bülent Özaydınlı, hem Koç Grubu'nun geçen yılını değerlendirdiler.
Hem de Türk ekonomisinin bugünü ve yarını, Koç gözlüğü ile değerlendirildi. Özetle durum şöyle. Eğer şirketler bazında olayı ele alırsanız, her şey mükemmel. Koç grubu şirketlerinin 2003 satış gelirleri, 2002'ye göre dolar bazında yüzde 82 artmış.
Otomotivde, dayanıklı tüketim mallarında ihracat rekorları kırılmış. Koç Holding, 2003'te 800 milyon dolarlık yeni yatırım yapmış. Ve 2003'teki başarılar sonucu, bu yıl, üç senedir ilk kez, ortaklara kar payı dağıtılması bekleniyor. Bunlar iyi haberler. Peki ya Türk ekonomisinin durumu ne? Mustafa Koç'un cümleleri ile, "AK Parti iktidarının popülizm yapmaya hiç ihtiyacı yok.
Bir süre daha ekonomik program hiç taviz verilmeden uygulansa, Türk ekonomisinin yarını, bugününden de daha iyi olur." Peki uyarı ışıkları hangi konularda yanıp yanıp, sönüyor? - Türkiye'ye yabancı sermaye girişi sıfır düzeyinde.
Hükümet ne kadar iyimser olursa olsun, bürokratik ortam, Türkiye'ye sermaye girişini adeta engelliyor. - Özelleştirme hedeflerine ulaşılamadı. Özelleştirme öncesi açıklanan veya speküle edilen fiyatlar, bu özelleştirmelerin adeta yapılmamasını körükler nitelikte.
Evet... Koç Holding'in merkezinden Türk ekonomisine bakıldığında, tablo yukarıdaki gibi görülüyor. Şirketlerin işleri çok iyi. Ama ülke ekonomisi, sermaye girişi ve özelleştirmeler konusunda yerinde saymakta. Burada ben de, kendi gözlemlerimi eklemeliyim.
Gerçekten AK Parti'nin 28 Mart yerel seçimlerini kazanmak için, kendini, "seçmene bir şeyler vermeliyim" sendromuna kaptırmasına gerek yok. Bu önümüzdeki dönemde, gelecek seçim değil, gelecek kuşak düşünülerek hareket edildiği takdirde, hem ekonomi kalıcı gelişme, hem istihdam kapasitesi artma sürecine girer.
Bir önemli husus da, gereksiz iyimserliğin ve hatta umursamazlığın bırakılmasının şart olduğudur. Türkiye'deki kökten-devletçilik ve damardan bürokratik egemenlik, sade dış politikada değil, ekonomide de, çözümleri engelliyor. Aynı kafalara göre "Kıbrıs'ta çözüm" de, "Tüpraş'ın özelleştirilmesi" de, "ver-kurtulcu" politikalar değil midir?
Almanya, iki yılda, Komünist Doğu Almanya'yı ideolojisi, 12 bin KİT'i ve her şeyi ile özelleştirdi. Şimdi tek Almanya olarak, Doğu Almanlar da Avrupa Birliği'nde. Türkiye'de ise, hala bir KİT özelleştirileceği zaman, birileri "Kimin malını kime bedavaya peşkeş çekiyorsun" diye gürültü koparıyor.
Ve Komünist Çin'e bir yılda 65 milyar dolar yabancı sermaye girerken, Türkiye'ye 100 milyon dolar giremiyor. Eğer AK Parti ve Tayyip Erdoğan, 28 Mart'taki yerel seçimlerde alacakları muhtemel zafere bakıp "Her şey mükemmel" derlerse, sadece yanılmış olurlar. Koç Holding'in merkezindeki konuşmaları dinlerken, bu düşüncelerimizin tekrarlandığını gördük. Ne diyebiliriz ki? Üzgünüm Leyla!
|