Çocukluk işte...
Önceki akşam ülkenin çocuklarını Siyaset Meydanın'da ülkenin Başbakanıyla buluşturduk.. Saatler gece yarısına geldiği için uykuda olmaları gerektiğini söyledi kimileri.. Hep öyle söyleniyordu zaten.. Çocuklar erkenden uyumalıydı.. Gençler de erkenden uyumalıydı.. Herkes uyumalıydı.. Herkes mümkün olduğunca çok çok uyumalıydı.. Uyumalıydı ki... Bir de denildi ki; "Bu laflar bu çocukların ağzına hiç yakışmıyor.." "Bunlar çocuk söylemleri değil..Bu sözleri onların kafalarına başkaları sokmuştur.. Ellerine büyükleri sıkıştırmıştır o kağıtları, söyleceklerine dair.." Öyle denildi.. Bir de denildi ki; "Çocuklara ne Avrupa Birliği'nden?.. Çocuklar ne anlar Irak savaşından?.. Çocuklar ne anlar adaletten?.. Ne anlar çocuklar eğitimde eşitsizlikten?.. Hiçlikten, varlıktan, yokluktan ne anlar onlar?" "Erken uyumak"tan söz edenlerin "erken uyanmak"tan haberleri yoktu belli ki.. Geçtik okulları, sokakları, mahalleleri... Lakin... Televizyonlar çok renkli ve çok sesli sinyallerini evlerin odalarında özgürce ve bazen de hoyratça dolaştırırken; çocuksu antenlerin o sinyalleri algılamasının önünde ne engel vardı ki? Ve o algılamaları kendilerince yorumlamalarının önüne kim engel koyabilirdi ki? Daha önemlisi... Gelecekte, yetişkinlikte kendi beyinlerinde oluşacak tüm "bireysel, sosyal ve siyasal" yapılanlamaların temelinin; bugünlerde algılayacakları sinyallerle oluştuğunu ve oluşacağını siz bilemeyebilirdiniz belki.. Ama psikoloji -ve psikiyatri- ilmi biliyordu işte.. Kaldı ki çocukluk kavramı da çokca tartışılır bir kavramdı artık, tıpkı gençlik olgusu gibi.. ABD'de ve başka batılı toplumlarda da ülkenin bu yaşlardaki çocukları başkanlarla ve liderlerle, hiç değilse yılda bir kez benzer tartışmalar yapıyordu... Ne onlar başkanlardan çocuk masalları dinliyor, ne de başkanlara "kırmızı başlıklı kız"ın akıbetini soruyorlardı. "Ciddi ciddi" konuşuyorlardı. Ne söylerlerse söylesinler, ülkenin çocuklarını tanımak ve ciddiye almak; ülkenin geleceğini tanımanın ve ülkenin geleceğini ciddiye almanın seçilmiş kısa yollarından biriydi çünkü.. Ol nedenle: Bu gelenek sürecek bu "meydan" da, bundan böyle de... "Ülkenin çocukları"ndan sonra bir son söz de "ülkenin başbakanı" için söylemek gerekmez mi? Kimileri tebessümler edip, kimileri rahatsız olurken; kimileri dudak büküp, kimileri gülerken.. Ülkenin başbakanı; mantık omurgası "orta yerinden kırılmış" soruları bile aynı ciddiyetle karşıladı.. Çocuk milletinin meclisine değil; Büyük Millet Meclisi'ne anlatır gibi anlattı aynı "saygı" ve özenle.. Çocuklar "büyükle büyük" olmuşken; o da "çocukla çocuk" olmadı işte.. Program bitmiş dağılırken etrafını saran çocuklara yalnızca imza değil; sorunlar yumağına çözüm "vaad"leri dağıtıyordu durmadan... Velhasıl, ne çocuklar, ne de başbakan, bir an bile "çocukluk" etmedi o akşam..
|