Adaletin parayla imtihanı
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, yargı kendi içindeki yanlışlar temizler diyor. Bu dileğin doğru çıkması herkesin arzusu, daha öncede iş adamlarına yönelik, hayvanat aleminden çeşitli isimlerin verildiği operasyonlar yapıldı, ama karşı cephede yani işi bitirenler tarafında benzeri durum bir türlü gerçekleşmedi.
Daha da vahimi her iki tarafı da yolsuzluğa ve usulsüzlüğe götüren yasalar, devlet kademelerindeki işler düzene sokulmadı. Türkiye gibi bir ülkede, devletin her hangi birimiyle işi olanlar muhakkak surette ekstra rakam telaffuz etmek zorunda. Bu durumdan hiçbir kurumu muaf tutmak mümkün değil.
Sistemi değiştirmedikten sonra, iş adamına, güven duyulması gereken kurumlara, çamur atarak, sermayenin kaçışını ortam hazırlayıp zayıf düşerek Türkiye'nin ileri gitmesi söz konusu değil. Böyle bir ortamda, tahliyeci hiş bitiren bakanla, yolu gösteren polisle, rüşvet alan askerle hasılı her şeyle karşılaşmak mümkün.
Mevzuatlar, yasalar bu kapıları açık tutuyor. Devletin mekanizması doğru işlemediğinden, vatandaş, iş adamı, yönetici kısacası her kademeden insan hayatın sürüp gitmesi için Türk zekasıyla her türlü çözüm üretmek zorunda kalıyor.
Bugün ortaya çıkan kötü bir tablo, rakip gurubun, bir cenahın işine geliyorsa sonuna kadar gidelim havasına giriyor. Karşı taraf sessiz kalıp, 'Bu da geçer yahu' demek zorunda kalıyor. Hasım hesaplarıyla ülkeyi düze çıkarmak, hesap sorarak, yaşam alanlarını daraltarak, ancak kendimize kötülük yapabiliriz. Hatırlayalım, daha önce polisiye operasyonlarla üzerlerine gidilen iş adamlarının kaçı suçlu çıktı.
Siyasi cenahtan kim, bürokrasi ayağından kimler içeri alındı. Ve bu operasyonlar sebebiyle kayıt dışında olan ne kadar para Türkiye'den uçtu. Yasal düzenleme, afla bazı gerçeklere vakıf olarak suçların önüne geçme, yargıda adalet bizdeki idarecilerin de kitaplarına girmek zorunda. Adalet Bakanı Çiçek, Neşter-2 operasyonu için de, 'Bırakalım yargı görevini yapsın. Siz de, biz de, hepimiz yargıya güvenelim' diyor.
Doğru, fakat bundan öteye eksik olan başka bir şey yok mu? Daha somut örnek; Bakan Çiçek, daha önce VIP Salonu'nda gördüğü Halis Toprak için neler söylediğini biliyoruz. Batık banka patronu, giyimi, kuşamı yerinde, etrafa koku saçarak yürüyor bir de VIP Salonu'nu kullanıyor. Sayın Çiçek, Toprak'ın VIP Salonu'nu kullanmaması için ne yaptı? Bakanlar Kurulu'na konuyu götürüp, mevzuat değişikliği istedi mi? Ya da İç İşleri Bakanı Abdulkadir Aksu, bu konuyu niçin gündemine almadı? Sadece suçlamak, pisliği işaret parmağıyla göstermek yeterli değil.
Hükümetin Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları çerçevesinde yürüttüğü çalışmalar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kararlılığı olmasa, bu düzen bazı bakanlarımızla böyle gider mi? Merak-ı mucip bir konu. Ama bir yerden temizlenmeye başlamamız gerekiyor. Her tarafı yakarak, yıkarak, göz boyama adına işleri abartarak, polisiye oynamaya meraklılara imkan tanıyarak, Anadolu'da yapılacak her iş dönüp, yine bizleri vuracaktır. Devletin yönetenler, polis gibi değil müdebbir tüccar gibi davranmak zorunda...
Maliye'nin vergisi hazinenin gergisi Geçen hafta Maliye Bakanlığı'nın havacılık sektörüne yönelik yaptığı vergi düzenlemelerini ve içtihat kapısının açık kaldığı yasalar üzerinde oynamalarını yazdık. Sektörde her kafadan farklı ses geldi. Maliye'den konuya aydınlatacak cevap ise gelmedi.
Bu defa Hazine Müsteşarlığı havacılığı uçurmak için niyetli. Onların derdi ise Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet Sigortası'nın Ticari Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkındaki 4911 numaralı Kanun'la hava yollarından yolcu başına dünya ortalaması olan 25-30 sent almak yerine 60 sent tahsil etmek. Devlet Garantisi Bedeli'nin üzerine de yurtiçi uçuşlarda yüzde 18 KDV bindiriliyor. Daha önce bu konuyu da oldukça detaylı yazmıştık. Ama Hazine'de Maliye gibi havacılığı pahalı hale getirmek için elinden geleni yapıyor.
|