Bayhan-tı
Olayın bir müzik yarışması hatta bir televizyon programının boyutlarını çoktan aşarak "sosyal bir fenomen" haline geldiğinden hiç kimsenin kuşkusu yok artık.. Dahası; başından beri programı dışlar bir tavır içinde ve "klasik entelektüel" duruşunu öne çıkararak: "-Hayır, ben izlemiyorum!" söyleminde ısrar eden sosyal katmanların da o saatlerde ekran başında oldukları anlaşılıyor.. Popstar'ın "A-B grubu"na ilişkin izlenme oranları, öteki grupların kat kat üstüne çıkıyor.. Peki bu neden böyle oluyor? Ortada; ülkenin her yanındaki eğlence yerlerinde binlerce benzeri olan şarkıcı çocuklar var.. Hiçbirinin sesi ve performansı da dikkati çekecek kadar "olağanüstü" hatta "olağandışı" değil.. Bu çocuklardan birinin ya da berikinin kazanması herkesi neden ilgilendiriyor? Üstelik hemen herkes, bu yarışma kasırgası bittikten sonra, çocukların silinip gideceği konusunda da hemfikir.. Kuşkusuz iletişim bilimcileri ve sosyologlar; pop kültürünün bu yeni fenomenine dair rasyonel analizler geliştireceklerdir.. Daha geçen yıl bugünlerde kahramanlarına adeta tapılan; ama şimdilerde kimselerin hatırlamadığı "Asmalı Konak" fenomenine bakıldığı gibi bakılacaktır "Popstar" olayına da.. Lâkin.. İlk bakışta "çıplak göz"le ve "el yordamı"yla söylenebilecek olan; yarışmadaki "Bayhan" faktörüdür. Herkes te bunu biliyor zaten.. Yani Bayhan olmasaydı, iş bu noktalara gelir miydi, kuşkuludur.. Bu topraklarda her nadas sürecinin ardından ortaya çıkan ve farklı kimlikler gibi görülse de "Yılmaz Güney-Müslüm Gürses" bileşeninde varlık bulan bir "mazlum" şövalyeliktir sergilenen.. Ya da o "rol"e biçilen "çuldan kaftan"lardır görünen.. Yine de işin o yanını 'erbabı'na bırakıp, fenomenin bir başka cenahına bakmaya çalışacağız.. Bayhan'ı kim birinci yaptı? Kim telefonların tuşlarına dokundu? Ya da kimler? Yarışmacılar için gönderilen mesaj sayısının yarım milyonu bulduğu söyleniyor.. 70 milyonluk bir ülke için büyük bir rakam.. Ama, dahası, programı "edilgen" konumda izleyenlerin çoğunluğu "A-B" grubuna aitken; aktif bir konuma geçerek mesaj gönderenlerin ağırlığının "C-D-E" gruplarında olduğu sanılıyor.. Çarpıcı bir veri.. Ve bütünüyle bu tablo, sadece Türkiye değil, dünya ölçeğinde yeni bir "katılım" çağına işaret ediyor.. Görünmez bir "şebeke" harekete geçiyor; bir sistem içinde bir araya geliyor, kararını veriyor ve hayatın akışını yönlendiriyor.. Bize; bütün bu olup bitenleri kim açıklayacak?
*** Biri var: Albert-Laszlo Barabasi.. Amerikalı bir fizik profesörü.. Teorisinin adı "Bağlantı.." Bu yazının başlığındaki "Bayhantı" sözcüğüne ilhamını veren de onun bu teorisi.. "Bugün anlıyoruz ki" diyor; "Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu küçük bir dünyada yaşıyoruz. Artık şebekelerin önemini kavrama noktasındayız.. İnternetin (veya SMS'lerin) hayatımızda kazandığı ağırlığa bağlı olarak, 'şebeke' sözcüğü şimdilerde herkesin dilinde dolaşıyor. Terörist şebekelerin ölümcül gücüne tanık olduğumuz 11 Eylül'den sonra, sözcüğün başka bir anlamına da alışır olduk. Ne var ki, hızla serpilen 'şebekeler bilimi'nin, şebeke sözcüğünün günlük dildeki kullanımından çok daha heyecan verici olduğunu çok az kişi kavrıyor. Bunlar, çevremizi saran karşılıklı 'bağlantılı' dünyaya yeni bir bakış açısı getiriyor ve 'şebekeler'in yeni yüzyıla damgasını vuracağına işaret ediyor.. Önümüzdeki çağda dünya görüşümüzü biçimlendirecek temel sorunlara şebekeler yön verecek.." Barabasi'nin ilginç yaklaşımlarına devam edeceğiz.. Cizre'deki bir çobanla Teksas'lı bir petrol milyarderi arasında "bağlantı" kurulması için "kaç kişi"nin arada olması gerekir? Az sonra...
|