| |
|
|
Gazeteci, patronun her işini bilir mi?
Önceki gün, Çukurova Grubu'nun üst düzey yöneticilerinin gözaltına alındığı haberleri gelince üzüldüm. Gözaltıların gerekçesini bilmediğim gözaltına alınan isimlerle kişisel bir tanışıklığım olmadığı için, olaya üzülmedim. Çukurova Grubu medyasında çalışan ve çoğu arkadaşım olan gazeteci, programcı arkadaşlarım için üzüldüm. Bizim Sabah'ın yazıişlerindeki arkadaşlarıma, duygularımı anlattım, - Şu anda Akşam'da yazmak, Show TV veya Skytürk'te program yapmak ne zor. Bu haberi nasıl verecekler, ne yorum yapacaklar, dedim. Sabah yazıişlerindeki arkadaşlarımdan bazıları, acı acı güldü. - Etibank olayları patlak verdiği zaman biz de aynı durumdaydık, dediler. Hepimiz biliyoruz.. Aynı durumları, Uzan grubu medyasında, Star gazetesi ve Star televizyonlarında çalışan arkadaşlarımız da yaşadı, yaşıyorlar. Sanırım, bu durumları görmezden gelmek veya rakip gruplara gol atmak amacıyla "Hadi, siz de yazsanıza olup bitenleri" diye çocukça bir yaklaşım seslendirmek, bana anlamsız geliyor. Eğer sermayenin yönetimine veya patronaja çok yakın ve mesleki olmaktan öteye mali bir kader birliği yapmamışsanız, bir sermaye grubunun işleri konusunda, o grupta çalışan bir gazeteci olarak, söylentiler dışında hiçbir şey bilemezsiniz. Aydın Doğan, Petrol Ofisi ihalesine gireceğini Hasan Pulur'a, Hasan Cemal'e veya Taha Akyol'a mı danışmıştır? Mehmet Emin Karamehmet; Turkcell ile Dijitürk ilişkilerini Şakir Süter'e, Burhan Ayeri'ye veya Serdar Turgut'a mı anlatmıştır? Uzan ailesi İmar Bankası'nın mevduat değerlendirme modelini oluştururken Engin Ardıç'tan, Can Ataklı'dan fikir mi almıştır? Biz gazeteciler, mesleğimize ve o anda çalıştığımız medyaya katkıda bulunmak için tüm gücümüzü ve birikimimizi koyarız ortaya. Bir anlamda, çalıştığımız gazete veya televizyon kanalına kaderimizi de bağlarız. Bu arada ileri, girişimci, hoşgörülü ve sıcak bir insansa, patronu sevebiliriz de. Ama patronun, bilmemiz mümkün olmayan ve bizim irademiz dışında gelişen işlerine de aşık olup, onlara tüm sonuçları ile bağlanmayız ki. Burada insani ve mesleki açıdan önemli olan, ister kendi medyanızın, isterse rakip medyaların sermayeleri kanunlarla ters düştükleri zaman, izlenmesi gereken doğru tutumu saptamaktır. Eğer medya sermayesine karşı, hukukun üstünlüğü gözetilmeden, siyasi veya başka kaynaklı bir baskı yapılmak isteniyorsa buna karşı çıkılır. Ama bu, sadece kendi çalıştığınız değil, tüm sermayeler için de gerekli bir yaklaşımdır. Örneğin şimdi "Neden kendi patronlarınız için yazamıyorsunuz" diye adam çatlatanlar, 28 Şubat'ın kartelleşmiş medya döneminde, kartel ortaklarının kanunlarla çatışmalarını, dut yemiş bülbül gibi susarak karşılıyorlardı. Bugün kendi başlarına gelenler konusunda çarşaf çarşaf tepkili haber ve saatlerce program yapanlar, örneğin Yeni Şafak'ın Albayrak ailesi, çoluk-çocuk polise çekildiği zaman, olayı alkışlayarak haberleştiriyorlardı. Yani hukuk, her zaman, herkese lazımdır. Bu arada bir gazeteci veya bir gazete yöneticisi olarak, her konuda ve her işte kendi patronunuzu haklı görüyor ve sürekli savunuyorsanız, mutlaka patronunuzun her işinin ayrıntısını bilin. Patronun, kendi ailesine söylemediği sırları bile bilin ki, sonra "Ben bunları nereden bilirdim ki" demek durumunda kalmayın. Patronlar yoksullaşırken, patron ve zengin olan gazeteciler, bunu böyle yaptılar.
|