| |
|
|
Nişantaş.. Bir kent mucizesi..
Ankaralı yardımcım, kızkardeşim Serpil Gogen yılbaşı tatilini İstanbul'da geçirdi. Beyoğlu ve Nişantaşı'nda gördükleri onu müthiş etkilemişti. Heyecanla bana anlatıyordu. Sözünü kesip "Yaz" dedim.. Yazdı.. İlk bölümü dün yayınlamıştık. Bugün devamı.. Markiz'e giriş ve..
*** Sonra kalktım, önce pasaja girdim.. Hayal kırıklığı.. Dolaşmak bile istemeyecek kadar.. Ama Markiz Pastanesi.. Pasaja açılan kapısından içeriye baktım. Eski Markiz.. Girdim. Ne dekor değişmiş, ne servisin zarafeti.. Sanki birazdan, Haldun Taner yandaki masaya gelip oturacak gibi.. Beyoğlu böyle.. Ya Nişantaş? Ne Paris'e, ne Londra'ya benziyor.. Belki Düsseldorf.. İstanbul'da aristokrasi varsa, Nişantaş'ta dolaşıyor.. Caddeler, mağazalar, restoranlar, kafeler.. Bu şehirde bu kadar mı hoş insanlar yaşıyor? Bütün olumsuz koşullara rağmen, sokaklar bu kadar huzurlu ve keyifli olabilir mi? Ya yeni yılda Nişantaş'taki kozmopolit sokak keyfi? Birinin üzerinde smokini, uzun eteği ötekinin üzerinde jean'i, gocuğu.. Hep birlikte eğleniyorlar. Bu tabloyu bire bir yaşadım, abartmıyorum! Park Şamdan bence yılbaşı gecesinin yıldızlarından biriydi.. Havası, yemeği ve servisiyle dört dörtlük.. Öylesine dört dörtlük ki, sıra tatlıya geldiğinde servis edilen çikolatalı sufleyi çikolatalı keke benzeterek yemeğe, hatta, "Bu kalabalıkta bu güzellikte bir yemeğin bu da nazarlığı diyerek" hoş görmeğe çalışırken, kendileri gelip "Bir yanlışlık olmuş" dediler ve bütün tatlıları özür dileyerek topladılar, anında yenilerini getirdiler.. Böylesine incelikleri öyle unutmuşuz ki! Bir başka kayda değer yemeği de Loft'ta yedik.. Yer bulmak zor.. Günler öncesinden rezervasyon gerekiyor.. Borsa'yı biliyordum.. Daha önce yemiştim ama Loft başka bir dünya.. Özellikle, yabancı misafirleriniz varsa, gururla götürün.. Ne yemek, ne servis, ne dekor! Hele tatlılar.. ..Ve Salomanje.. Cıvıl cıvıl bir cafe.. Nişantaş'ın yeni güzelliği.. Ankara'ya dönmek üzereyken bir sürpriz bizi Ritz Carlton'a götürdü. İnsanın ülkesinde böylesine özenli, bu güzellikte, bu uygarlıkta yerlerin varlığı, adeta gurur kaynağı.. Manzara inanılmaz.. Boğaz'a ve Dolmabahçe'ye bakan restoranı.. Yanında barı.. Zeminde sinemaları.. Sinema öncesi ya da sonrası keyifle farklı mutfakları deneyebileceğiniz bistrolar, kafeler.. Şık butiklerden oluşan küçük bir alışveriş koridoru.. "Sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin en iyisi" diye tanımladıkları, iftihar ettikleri sağlık merkezleri.. Yüzme havuzu, jakuzi, cimnastik salonu, sauna,Türk Hamamı, buhar odası, solaryumun yanı sıra en egzotik masajlardan çok çeşitli cilt ve vücut bakımlarının yapıldığı, dışarıdan da üye kabul edilen bölüm.. Ama en önemlisi, bütün bu güzelliklerin ötesinde,öne çıkan en büyük özelliği, servisin mükemmelliğinin yanı sıra, onca güler yüzlü elemanın bir araya gelmesiydi. Bir de kitapçı olsaydı? Otelden çıkmadan tüm günü bu dekorda geçirmenin keyfini düşünün.. Ama değil kitapçı, gazete, dergi satan bir kiosk bile yoktu! '
|