Türkiye'de bir kuşak IMF ile büyüdü.O kuşak IMF'den kredi almanın da, "IMF'ye hayır" diye bağırmanın da zevkini tattı. Bir zamanlar gözümüzde büyüttüğümüz IMF'nin sanıldığı gibi olmadığını krizlerde öğrendik. Gerektiğinde politik davrandığını, bazı ülkelerin krize sürüklenmesine seyirci kaldığını ve kredi verdiği ülkelerdeki gelişmelerin gerisinde kaldığını da biliyoruz. Buna rağmen Türkiye'nin 2001 krizinden IMF programı ile çıktığını da... IMF ile mevcut programın süresi yıl sonunda bitiyor. Devlet Bakanı Babacan sonrasında ne olacağının 2004 ortasında belli olacağını söylerken, krediye dayalı yeni bir ilişkiye girmeme eğiliminde olduklarını belli ediyor. Herkesin içinden geçen de aşağı yukarı bu. Ama ortada bir de realite var. Bütçeden 2005'te 14.3 milyar ve 2005'te ise 18.8 milyar dolar dış borç ödemesi yapılacak. 2005'teki ödemelerin 7.8 milyarı ve 2006'dakinin 10.7 milyarı IMF'ye yapılacak . Hazinenin geçmişte en iyi borçlanabildiği zaman 10 milyarı ancak geçebildiği dikkate alındığında bu rakamlar daha önemli hale geliyor. 2005 IMF ödemelerini daha önce yeniden yapılandırdığımız için bunu ödemekten başka yapacak bir şey yok, ancak teknik olarak 2006 IMF ödemesini yeniden yapılandırma imkanımız var. Yalnız bunun için ödemeler dengesi ya da kamu maliyesi açığından kaynaklanan bir özrümüzün olması lazım. Bizim bildiğimiz IMF ise yüksek mali ya da cari işlemler açığı bulunan bir ülkeyi sadece borç ertelemesi yaparak kendi başına bırakmak istemez. Aksine, ülkeyi bir süre daha izleme konusunda ısrarcı olur. Bu izlemenin mutlaka bir stand-by kapsamında olması gerekmiyor. Ancak Türkiye- IMF ilişkileri en azından 2000 öncesinde olduğu gibi bir yakın izleme programı çerçevesinde sürecek gibi görünüyor. Faizleri düşürme çabası içinde olan hükümete düşen hızla bu konuyu açıklığa kavuşturmaktır. Türkiye'de başarıya ihtiyacı var Öte yandan hükümet her fırsatta açıkladığı gibi IMF'den kurtulma konusunda ciddiyse buna uygun davranmalı. Çeşitli kesimlere kaynağı olmayan paraları dağıtmakla IMF'den kurtulamayız. IMF açısından da durum basit. Onun önceliği Türkiye'nin dış borcunu ödeme kabiliyetinin devam etmesi. Bu nedenle düşük gelirlilere kaynağı olmayan iyileştirmelere karşı çıkıyor. Çünkü desteklediği programda ücret artışlarının enflasyon hedefi ile uyumlu belirleneceği yer alıyor. Aksi her uygulama programın dolayısıyla IMF'nin başarısını etkiler. Türkiye IMF'den en fazla kaynak kullanan birkaç ülkeden bir. Aynı zamanda IMF politikalarının başarılı olduğu nadir ülkeler arasında. IMF için bir başarı öyküsü olma yolundayız. Gerçi IMF politikaları Bulgaristan gibi bazı ülkelerde de işe yaradı ama bu ekonomiler IMF'ye Asya krizinde kaybettiği itibarı kazandıracak kadar büyük değil. Türkiye ise dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında. Üstelik IMF'ye milyarlarca dolar borcu var. Yani, bizim batmamız onlar için ciddi darbe olur.