| |
|
|
'Sorun'u 'mesele' etmek
Alfabe inkılabı (1928) konuşmayı yazıya geçirirken karşılaşılan birçok sıkıntıyı giderdi. Ancak eski kelimeleri yenileriyle değiştirme çabası çoğu kez başımızı ağrıtıyor. Örneğin 'derya'yı 'deniz' yaptık. İyi güzel de bu operasyon sırasında kelimenin yan anlamları, bize çağrıştırdıkları yok oldu. Derya dendiğinde aklımıza büyük, dalgalı, biraz tehlikeli bir su kütlesi gelir. Deniz ise onun yanında cılız ve küçük kalır. Bir başka örneği Radikal Kitap'ta dil konusunu işleyen Necmiye Alpay verdi. Köşesinin adı 'Dil Meseleleri' olan Alpay'a 'öz-Türkçeci' bir okur serzenişte bulunmuş: "Niye 'dil meseleleri' diyorsunuz da 'dil sorunları' demiyorsunuz?" Necmiye Alpay'ın buna verdiği cevaba kelimesi kelimesine katılıyorum. Özetle şöyle diyor: İlk bakışta 'mesele'nin karşılığı 'sorun'... Halbuki öyle değil. Sorun kelimesi 'problem'in karşılığı: 'Eğitim sorunu', 'trafik sorunu' gibi... Mesele ise 'konu' ile 'sorun' arasında duruyor. Yani İngilizce'deki 'issue'nun karşılığı. Bazen mesele ile sorunu birbirinin yerine kullanabiliyoruz. Ancak bezen de böyle olmuyor. Örneğin, "Sana laf anlatmak mesele..." derken, buradaki mesele kelimesinin yerine sorun uymuyor. Benzeri bir farklılaşma 'kelime' ve 'sözcük'te oldu. İlk bakışta ikisi aynı şey. Halbuki "Tek kelimeyle harika" diyoruz ama "Tek sözcükle harika" demiyoruz. İlginç değil mi?
|