|
|
Diktatörler titresin
Bugün Iraklılar için en mutlu gün. Gözümün önüne orada tanıştığım, dertleştiğim, defalarca gözyaşlarını sildiğim masum insanlar geliyor. Helle'deki toplu mezarda, plastik torbalara konmuş binlerce kemik yığını arasında çaresizlik içinde on iki yıl önce kaybettiği kocasının kemiklerini ararken, bir yandan ağlayıp bir yandan "Su almaya gitmişti" diye mırıldanan çarşaflı Şii güzeli. Saddam baskısından kaçıp son yirmi yılı sürgünde geçirdikten sonra ilk kez memleketi Kerkük'e dönmenin heyecanı içinde Habur'u geçen Türkmen doktor. 100 bin kişinin kimyasal silahlarla öldüğü Anfal'de kocalarını yitirdikleri icin Erbil ve Süleymaniye'deki toplu konutlarda yaşayan dulları hatırlıyorum. Askerdeyken ceza olarak eli bileğiden kesilen zavallı bir genç adam. On iki yılını Ebu Garip hapisanesinde akıl almaz işkencelerle yitirmiş eski bir bürokrat. İşini, oğlunu, kardeşini, hayatının önemli bölümünü ve en önemlisi haysiyetini yitiren binlerce Iraklı... Irak'ta o dönemden söz ederken bomboş bakan insanlar var. Saddam'ın yakalanışı ve adaletin yerine geleceği beklentisi, belki gözbebeklerinde yıllar önce sönen ümit ışığını tekrar alevlendirir. Irak'a gitmeyen, yaşanan dramın boyutlarını bilmeyen biri, bugünün sevincini çirkin, hatta vahşi sayabilir. Bu ancak Iraklılar'ın anlayabileceği bir duygu. O zulmün kalıntılarını görmeyen anlamaz.
|