Erdoğan'ı beklerken
2003baş döndürücüydü. Yıl sonu değerlendirmeleri yapan birçok gazete ve dergi, yılın en önemli olayı deyince Irak savaşı ve Saddam rejiminin devrilmesinden söz ediyor. Kuşkusuz Irak'ta yaşananlar, Orta Doğu'da siyasi dengeleri ve genel psikolojik yapıyı değiştirmeye gebe olduğundan son derece kritik adımlar. Ama 2003'ü tarih yapan eşit derecede önemli bir diğer gelişme, ABD ve Avrupa arasında beliren "Transatlantik Uçurum." İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana dünya dengelerini belirleyen en önemli eksen, bir anda çöküverdi. Son aylarda yaşanan cilveleşmelere rağmen uçurum kolay kapanacak gibi değil. Öyle görünüyor ki, Avrupa Birliği'nde de çatırdamalar olacak. İlginçtir ki Başbakan Tayyip Erdoğan 2004'e Ocak ayındaki Washington gezisiyle ABD'den başlayıp, yılı Türkiye'nin adaylığıyla ilgili nihai kararın verileceği Avrupa zirvesinde noktalayacak.
Kürtler, Bremer'i kızdırdı Erdoğan'ın Ocak sonu Washington gezisi şu aşamada henüz tam anlamıyla "içi dolu" değil. ABD yönetimi açıkça Erdoğan gelene kadar Kıbrıs'ta bir şeyler başlasın istiyor: bir plan masaya konsun, görüşme niyeti ifade edilsin vs. Ama bunların olup olmayacağı kesin değil. Erdoğan, Kıbrıs'ta bir süreç başlattıktan sonra ABD'ye gelirse, kuşkusuz Beyaz Saray'da Bush'dan hem Kıbrıs hem de AB konusunda bol övgü ve yardım teklifi işitecek. Başlamamışsa iki konuda da ABD tarafından cılız temenni lafları çıkacak. Zirvede Erdoğan muhtemelen Kuzey Iraklı grupların federalizm teklifini de eleştirerek bunun Irak'ın bölünmesine yol açacağını belirtecek. Burada kendini dikkatle dinleyen bir başkent bulacaktır. Kürt grupların teklifi, Bremer dahil ABD'li yetkilileri çileden çıkardı. Irak'ın federasyon olmasına kimsenin itirazı yok; muhtemelen sonuçta öyle olacak. Ama Ahmet Çelebi'nin bu hafta Sabah'a yakındığı gibi "Federasyon kisvesi altında Irak'ın pratikte bölünmesi," ne Iraklılar, ne de seçim yılında Washington'un istediği şey.
Kongre'ye davet edilsin... Amerikalılar her fırsatta Haziran'daki NATO zirvesini Türkiye'nin AB üyeliği ve "İslam dünyasında model ülke" konumu için reklam kampanyasına dönüştürmek istediklerini söylüyor. Hazırlıklar şimdiden başladı. Seminerler, özel programlar, muhtemelen ardından gelecek kuvvetli demeçler. Bu tabii Türkiye için iyi bir tanıtım şansı. Ama Türk yetkililer ve iş dünyası da şimdiden kolları sıvayıp bu zirveden ne istedikleri, bu "modelsiniz" sırt sıvazlamalarını alıp tekstilde, uluslararası ticarette, dış politikada nasıl artıya dönüştürebileceklerini düşünmeleri lazım. Son dakikaya kalmasın. Bence Washington, "Türkiye modeli" tezinde samimiyse, ay sonu yerine Erdoğan'ı 22 Ocak'ta Başkan Bush'un Kongre salonunda yapacağı geleneksel "State of the Union" konuşmasında ağırlamalı. Geçmiş yıllarda Tony Blair, Nelson Mandela, Hamit Karzai gibi "Bu en desteklediğimiz adam" mesajı verilmek istenen liderler ağırlandı. Bu yıl muhtemelen Irak Hükümet Konseyi'nden iki üç kişi de salonda olacak. Oysa Irak'taki konsey, desteklenmesi gerekse de, henüz seçilmemiş liderlerden oluşuyor. Oysa Bush demokratik Ortadoğu tezinde kararlıysa, Iraklılar'ın yanında asıl anılması gereken Türkiye'de seçimle başa gelen hükümetin temsilcisidir. Çünkü Türkiye, 50 yıldır ABD ve Batı'nın yakın müttefiği, İslam coğrafyasında tek demokrasisi, AB'ye girme şansı olan tek Müslüman ülkedir...
|