| |
|
|
Tanıdık yabancıların evde işi ne!..
Şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm. Mutfak işinden de anlarım... Donattım sofrayı... Bayağı uğraştım... Hepsinin ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim... Bayağı da para gitti. Birinin yediğini öbürü yemez... Ötekinin içtiğini beriki içmez... Dört kişilik sofra kurdum. Mumları da yaktım... Bak hepsi, Erick Satie severdi... Hatırladım... Müziği de ayarladım... Geldiler... Yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum. Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim... Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu... Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi... Yatıştırayım dedim... "Sen karışma moruk" dediler... Büyük bir hır çıktı. Komşular alttan üstten duvarlara vurdular... Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı... Evin de içine ettiler... Bende kabahat. Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine!
Poyrazoğlu'ndan ambargo Ali Poyrazoğlu sütun komşum ya. Pazar günleri yazdığı o güzelim satırlarından gençler tırtıklamış bu bölümü. Habire birbirlerine forward ediyorlar. Herkesin bilgisayarı, elektronik posta adresi olmadığını düşünüp, bir kez de ben sunayım size istedim. Tabii telefon açıp izin de aldım Ali Abi'den. Arada anlattığı iki fıkra 3 anekdot var ki, yemin verdirmeseydi, onları da yazabilseydim harika olacaktı. Ne yapayım oyunda kullanacak diye ambargo koydu...
|