| |
Kerkük sınavı
Dere boyunca aylak aylak dolaşıp sudaki balıkları seyredeceğine, evine gidip ağ ör... Bu Arap atasözündeki öğüdü şu sıralar Irak'taki Kürt gruplar uyguluyor. Onlar için deredeki balık, Kerkük. ABD'nin "Vilayetlere dayalı federal sistem" modeline sıcak baktığı anlaşılınca, Kuzey Irak'tan feryatlar yükselmeye başladı. Çünkü, bu model Kuzey Irak'ın üç bölgeye ayrılmasını, Kerkük'ün Kürdistan dışında kalmasını öngörüyor. Bu da onların 1991'den bu yana elde ettikleri kazanımların ve "Sadece kağıt üstünde Bağdat'a bağlı Kürdistan" rüyalarının sonu anlamına geliyor. Şimdi Talabani ve Barzani, ABD'yi tercihini değiştirip "Coğrafi federasyon" formülünü kabule zorlamak için zamana karşı yarışıyorlar. İlk iş olarak Kuzey Irak'ta ortak bir hükümet kurmaya karar verdiler. Bunu Geçici Hükümet Konseyi'ne "Irak'ın coğrafi federasyonla yönetilmesi"ni öngören bir tasarı vermeleri izledi. Tasarıya göre, 1957 yılındaki nüfus sayımının sonuçları esas alınarak, Kürtler'in çoğunlukla olduğu yöreler "Kürt bölgesi" kabul edilecek. Kerkük, Diyala, Musul, Erbil, Dohuk ve Süleymaniye'yi kapsayan bu bölgeyi Barzani ve Talabani'nin kuracağı ortak Kürt hükümeti yönetecek. Unutmadan ekleyelim; Barzani, "Kerkük'ü petrol zenginlikleri için değil, tarihi haklarımız nedeniyle istiyoruz" diyor ama Kerkük'teki petrol alanları da bu bölgeye sokuluyor. Barzani bir de "ültimatom" yayınlayıp, Irak'ın parçası olarak kalmak için koşullarını sıraladı. İşte en önemlileri: *Kendi geleceğimizi tayin etme hakkından vazgeçemeyiz. *12 yıldan bu yana merkezi yönetimden kendi kendini yöneten bir yapının gerisindeki durumu kabul edemeyiz. *Bağdat hükümetlerinin Kürt Parlamentosu'nun iradesini hiçe saymamaları için federasyonu en igerçekçi çözüm görüyoruz. *Arap ve Kürt halklarının, birbirlerinin iradesine saygı gösteren gönüllü birlikteliğine dayalı bir federasyon istiyoruz. *Kerkük ve Kürdistan'ın yeni kurtarılmış diğer yerlerinin coğrafi bölgemizden koparılmasına razı olamayız. ABD bu "ültimatom"u kabul eder mi? Saddam'ı Talabani'nin peşmergelerinin yakaladığı, Amerikalılar'la "Kuzey Irak'ta Kürtler'in siyasi rolü" ile ilgili çetin pazarlıklar yaptığı ve sağlam sözler aldıktan sonra teslim ettiği açıklaması, herşeyi anlatmaya yeterli. Türkiye'nin "yeni" Irak politikası, ülkenin bir parçasına değil tümüne bakmaya dayanıyor. Kapıdaki Kerkük krizi bu politika için ilk ciddi sınav olacak.
Hoca ve Sezer Yolsuzluk ve rüşvet gibi suçlar dışında başbakanları cezaevine koymak hiçbir ülkeye fayda getirmez. 12 Eylül'den sonra Ecevit yabancı basına demeç verdiği gerekçesiyle hapsedilmiş, Türkiye bu ayıbı unutturmak için yıllarca uğraşmıştı. Şimdi Erbakan olayıyla bir kez daha böyle bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Elbette "şeriatın kestiği parmak acımaz" ama kesinleşmiş mahkeme hükmünün kamu vicdanını sızlattığı da bir gerçek. Sorunun iki çözümü var. Ya AK Parti iktidarı ivedi bir yasal düzenlemeyi Meclis'e gönderecek ya da Sezer affedecek. İlk formül Erbakan'ı kurtarabilir ama cezaevine girmesini önleyecek hızda çıkmayabilir. O nedenle gözler Sezer'de. Bakalım, affedecek mi, yoksa topu hükümete mi atacak? Bizce af yetkisini sıkkullanan Sezer, bu bağışlayıcılığını Erbakan'dan da esirgememeli...
|