Polislerin sorunları...
İstanbul Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksekokulu'nda görevli 2. sınıf öğretmen bir emniyet müdürünün mektubundan bir bölüm aktarmak istiyorum. "Bilinçsiz polisin topluma faydadan çok, zarar vereceğini düşünüyorum. Bu örneği vermemdeki tek neden, beni ve benim gibi tüm eğitmen arkadaşlarımı rahatsız eden bir uygulama... Bu da teşkilatımıza polis memuru seçerken yapılan bir yanlışlıktan kaynaklanıyor. İki yıldır yürürlükte olan bu uygulama ile henüz askerliğini bile yapmamış, daha 18 yaşındaki erkek çocuklar, polis memuru olarak yetiştirilmek üzere okullarımıza yerleştiriliyorlar. Bizler her ne kadar onları eğitmeye çalışsak da, takdir edilir ki, bu insanların henüz çocuk yaşta olmalarından ötürü göreve başladıklarında birçok sorunla karşılaşacağımızı üzüntüyle izliyorum. Bu durumun da hem teşkilatımıza hem de asıl görevimiz toplumumuzun sorunlarını çözmek ve onları korumak olduğu için topluma ileride çok zarar vereceğini düşünüyorum. Bu nedenle en son yaşadığımız terör olayında tamamıyla olmasa dahi yine bizim polisimizin bir tür ihmalinden kaynaklanan bu ve buna benzer olayları bir daha yaşamamak için her şeyden önce bu teşkilatın daha bilinçli insanlardan oluşması gerek. Bunun için öncelikli olarak en azından eskiden olduğu gibi başvuru esnasında askerlik yapmış olma şartı getirilirse hiç değilse bu sayede daha bilinçli ve olgun insanlara eğitim verme şansımız olacak. Bizler birer eğitmen olarak bu sayede doğabilecek sorunların önüne geçilebileceğini düşünüyoruz." Devlet memuru olduğu için adının saklı kalmasını isteyen sayın emniyet müdürü, yakınmalarında haklı görünüyor. Mesela, polislik mesleğine girilirken askerlik yapma şartı neden kaldırılmıştır? Birçok işkolunda askerlik yapma şartı aranmıyor mu?
***
Peki, bir de polislik mesleğini seçenlerin bizzat içinde yaşadıkları sorunlar var. Polis memurları olarak kendilerine hak ettikleri değerin verilmediğine inanan bir grup polis memuru ise sorunlarını şöyle aktarıyor: "Biz bu ülkede toplumun hayatını, malını, namusunu korumak gibi en zor görevlerden birini yapıyoruz. Ama nedense her terör saldırısında ilk hedef biz güvenlik kuvvetleri oluyor. Birkaç gün önce ulusça geçirdiğimiz Ramazan Bayramında bizler bayramın ilk günü daha çocuklarımızla bile bayramlaşmadan ve akşam evimize tekrar dönüp dönemeyeceğimizi bilmeden toplumun bayramını huzurlu bir şekilde geçirebilmesi anlayışıyla görev yaparken ve bundan hiçbir huzursuzluk duymadan çalışırken sadece hak ettiğimiz değerin verilmesini istiyoruz. Bizim için asıl önemli olan ve düşündüğümüz tek nokta ailelerimiz. Bugün çocuklarımız babaları gibi polis memuru olmak istediğinde onlara girecekleri sınavda sadece babaları ölmüşse veya sakat kalmışsa çok küçük ayrıcalıklar tanınıyor. Bu, bir anlamda bizim yaşarken hiçbir değerimizin olmadığı, ailemizin bir şeylerden faydalanabilmesi için bizim ölmemiz gerektiği veya sakat kalmamız gerektiği anlayışını savunan bir uygulama... Bugün, kim garanti edebilir terör saldırısında ilk hedefken bizlerin akşam evimize sağ dönebileceğini? Bizler ve ailelerimiz için çocuklarımıza verilecek ve sonuna kadar hak ettiğimiz bu hakkın devletin bize düzenleyeceği bir cenaze töreninden çok daha önemli olduğunun bilinmesini istiyoruz."
***
İşte polis topluluğundan iki mektup... Öğretmen, mensup olduğu topluluğun kalitesini artırmak için nitelikli öğrenci gereksinimi dile getiriyor. Polis baba, aynı gerekçeyle kendi mesleğini seçecek oğlu için bir küçük ayrıcalık istiyor. Başta babası olmak üzere ailesinden "polis" olma erdemini almış bir genç, okulunda niye daha başarılı olmasın? Ben, yalnızca sorunları aktarmaya çalıştım; çözüm yetkili ve etkililerde artık...
|