|
|
Popstar Yarışması'na düşen gölge
Türkiye Popstar Yarışması'nda jüri heyetinin, finale kalan yarışmacılardan Rus asıllı Elena Şensoy üzerinde yaptığı ırkçılık boyutlarına varan tartışması, evrensel bir sanat dalı olan müzik olgusuna gölge düşürmüştür. "Türkiye popstarının bir Türk olması gerekir" düşüncesi, Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı bulunan ve hatta kendini bir Türk gibi Türk hisseden azınlık statüsündeki vatandaşlarımıza büyük bir saygısızlık ve haksızlıktır. Bir Ermeni ya da Rum vatandaşımız böyle bir yarışmaya katılamaz mı? Bir şekilde katıldığında etnik kökeni Türk olmadığı için birinci olma şansı olmayacak mı? Anayasamızın 10. maddesi, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşitliğini belirtirken; popstar jürisinin böyle bir tartışma içine girmesi gerçekten üzücüdür. Bugün Türkiye'de azınlık vatandaşlarımızın dışında etnik kökeni Türk olmayan pek çok insanımız, farklı yerel kültürlerine rağmen kendilerini Türk hissetmekte; siyasal ve kültürel olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bir bütünlük içinde yaşamaktadırlar. Bu bakımdan bu yarışmada ve benzeri etkinliklerde herhangi bir etnik kökeni ön plana çıkaran yaklaşımlar doğru değildir; bu tavır, toplumsal bütünlüğü zedeler. Elena Şensoy, bir Türk ile evlenmiş ve Türk vatandaşlığını seçmiştir. Eğer işlemleri yarışma sonuna kadar tamamlanırsa, her Türk vatandaşının sahip olduğu hakları kazanacaktır. Bu haklar, ona - aslında şansı olmamasına rağmen- yarışmada birinci olma imkanı sağlayacaktır. Rus asıllı olduğu için Elena'nın hemen elenmesini isteyen ve Türkiye popstarının kesinlikle Türk olmasını arzu eden jüri heyetinden konuyu bu boyutlara taşıyan kişilere, aslında Elena, en doğru yanıtı vermiş ve "Ben de Türkiye popstarının Türk olmasını istiyorum" demiştir. Elena bu sözleri ile jüri heyetine Anayasamızın 66. maddesini hatırlatmak istemiştir. Anayasamızın bu maddesi aynen şöyledir: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk'tür." Atatürk'ün, "Ne mutlu Türk'üm diyene" özdeyişini, ırkçılığa yaklaştırmak doğru değildir. Bu özdeyişte, din, dil ve soy farkı gözetilmeden tüm ülke halkını ulusal birlik ve beraberliğe davet eden bir öz vardır. Bu özdeyişte kullanılan "Türk" sözcüğünü," Türk unsuru"nu öne çıkaran bir ifade olarak değil, tüm ülke halkının ayrım gözetilmeden Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılığın bir simgesi olarak görmek gerekir. Dr.ŞERAFETTİN YAMANER İSTANBUL
|