Verhosfstadt'ın Erdoğan'a sorusu
Türk diplomatlar bugüne kadar yapılan AB zirvelerinin belki de en rahatını yaşıyor. İlk kez Türkiye bu zirvede krizlere, çalkantılara neden olmuyor. Bunun nedeni, AB'nin Türkiye ile ilgili olarak kafasındaki soruların bitmiş olmasından kaynaklanıyor sanılmasın. Veya Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerine hazır olduğunun kabul edilmesinden de değil. Neden; ABD'nin kendi derdine düşmüş olmasından kaynaklanıyor. AB ilk kez kendi içinde büyük bir çelişki yaşıyor. Çelişkinin odağında Avrupa Birliği Anayasası bulunuyor. AB'nin, savunma ve örgütlenme yapısı ile karar alma mekanizmasının nasıl çalışacağı konularında konsensüs sağlanamıyor. Üç büyükler, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin kendisine göre dizayn etmek istediği yeni yapılanmaya en büyük direniş İspanya ile tam üyeliği yılbaşından sonra başlayacak Polonya'dan geliyor. Üç büyüklerin bastırması sonucu getirilmek istenen yeni yapılanmaya gelince.. AB'ye yeni üye kabulü dışında, kararların oybirliği ile alınmasına yönelik zorunluluk kalkıyor. Birliğin 25 üyeli bir hale geldiği bu yapılanma içinde her konunun oybirliği ile alınmasının güçlüğüne dikkat çekiliyor. Bunun yerine ülkelerin oy ağırlığını öne alan bir düzenleme getirilmek isteniyor. Böyle olunca da AB içinde ikinci sırada nüfusa sahip olan İspanya ve Polonya'nın direnişi ile karşılaşılıyor. Örneğin İspanya, bugünkü yapıda AB'de yüzde 12 gibi bir ağırlığa sahipken, getirilmek istenen nitelikli oy çokluğu sistemi ile ağırlığı yüzde 7'lere kadar iniyor. Nüfusa göre daha fazla oy hakkı sistemi getirildiği için Almanya, İngiltere ve Fransa'nın oy hakkı ise çok daha yüksek bir noktaya çıkıyor.
Komiser sayısı Üzerinde uzlaşı sağlanamayan bir diğer konu ise AB'nin Bakanlar Kurulu olan, komiserlerin sayısı. Üç büyükler, 20 olan komiser sayısının15' e inmesini istiyor. Karar mekanizmasının sayının azaltılması ile daha rahat sağlanacağı belirtiliyor. Birliğe yeni katılacaklar ile nüfusu düşük olan ülkeler ise buna karşı çıkıyor. Her ülkenin bir komiserle temsil edilmesi gerektiği konusunda bastırıyor. Bu durumda bazı ülkelerin ikişer komiser ile katıldığı AB'nin Bakanlar Kurulu'nun sayısı bir zamanlar Türkiye'de olduğu gibi 32'ye çıkıyor.
AKP-liberal flörtü Türkiye ise bu tartışmayı her ne kadar dışarıdan seyrediyor görünse de küçüklerin yanında yer alan bir eğilim gösteriyor. Nitekim Başbakan Recep Tayip Erdoğan da dün Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt'ın liberal kanat için verdiği yemekte bu tavrını ortaya koyuyor. Bu yemekte iki nokta dikkat çekiyor. Daha önce AB'nin Hıristiyan Demokrat grubuna dahil olma yönünde eğilim gösteren, hatta bunu da açıkça dile getiren AKP, tavır değiştiriyor, liberal gruba daha yakın duran bir pozisyon alıyor. Parti yetkilileri de dün bunu reddetmiyor, her iki tarafa da açık olduklarını belirtirken liberaller ile daha iyi anlaştıklarını belirtiyor. İkinci dikkat çekici nokta ise AB ile ilgili. Belçika Başbakanı'nın kendi partisinin de içinde bulunduğu Liberal gruba verdiği yemekte AB Anayasası ve diğer konularda uzlaşı sağlanamıyor. Verhofstadt, bir ara bu tartışmaların verdiği sıkıntı ile Erdoğan'a dönüp şu soruyu yöneltiyor: "Bu kadar sorun dinledikten sonra AB'den soğudunuz mu?" Erdoğan'ın yanıtı kısa ve net oluyor: "Hayır... Bizim hedefimiz ve uğraşımız AB üyeliği içindir..."
|