İstanbul Avrupa Birliği Zirvesi’nde
AVRUPA Birliği'nin 2003 zirvesi gelecek hafta cuma günü Brüksel'de gerçekleşecek. Zirvenin Türkiye için iki önemli ayağı bulunuyor. Bunlardan birincisi İstanbul'da meydana gelen bombalı saldırılar. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bir süre önce İstanbul'daki terör olayını zirveye taşıyacaklarını açıklamıştı. Başbakan Erdoğan'ın hazırlığı, haftaya cuma günü gerçekleşecek AB Zirvesi'ndeki konuşmasının bir bölümünü İstanbul'daki terör olayına ayırma yönünde. Hükümetin asıl uğraşısı ise AB Zirvesi sonucunda yayınlanacak bildiride terörün kınanması ve Türkiye'de yaşanan olaylar hakkındaki üzüntünün de kayda geçirilmesi. Hükümetin Zirve sonuç bildirgesine dönük ikinci, belki de daha önemli beklentisi ise Türkiye'ye ait paragrafa dönük. Hükümete, AB Zirvesi sonuç bildirgesinde geçen ay yayınlanan İlerleme Raporu'nda yer alandan daha olumlu bir havanın çıkacağı inancı hakim. Özellikle de siyasi açıdan Türkiye'ye daha sıcak mesajlar verilmesi yönünde bir beklenti söz konusu. Gül de sohbetimizde bunun altını çizdi.
Bir haftada yapılacaklar Gül, 12 Aralık Brüksel Zirvesi'nden nasıl bir sonuç beklediğini sorduğumuzda önce AB içindeki havayı aktarmaya başladı. "AB'de önemli mesafe alındı" dedi ve ekledi: "İlerleme Raporu Komisyon tarafından hazırlanmıştı. Şimdi ise bizim için AB Zirvesi'nden çıkacak sonuç bildirgesi önemli. Bu konuda olumlu hava alıyoruz." Gül, olumlu havanın alınmasına da hükümetinin AB uyum yasalarına ilişkin çalışmalarını örnek gösterdi. AB'nin üzerinde önemle durduğu 4 konudan üçünün bu hafta içinde tamamlanacağını söyledi. İlerleme Raporu'nda da eksiklik olarak gösterilen 4 konudan birincisi Milli Güvenlik Kurulu'nun sivilleşmesi için çıkarılacak olan yasa. Gül, MGK Yasası'nı bugün TBMM'den çıkarmak için gayret göstereceklerini bildirdi. AB'nin üzerinde durduğu diğer konular ise anadilde yayın ve kurslar ile Sayıştay yasası. Gül, ana dilde yayın yapılması için RTÜK Yönetmeliği'nde yapılacak düzenlemenin de bu hafta sonuna kadar tamamlanacağı inancında. Bakan Gül, anadili öğrenmek için açılacak kurslara ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı'nın yönetmelik değişikliğinin de Başbakanlığa sunulduğunu açıkladı ve "Bu hafta sonuna kadar o yönetmelik de çıkar" dedi. Sayıştay Yasası için ise şubat ayına kadar süre bulunuyor.
Karamsarlığın havası Gül bunları sıraladıktan sonra şöyle devam etti: "İlerleme Raporu çıktıktan sonra yapılan birçok iş var. Önemli gelişmeler oldu. Herhalde Zirve'de de bu gelişmeler göz önüne alınacaktır. Ben iyi bir havanın yakalandığını görüyorum..." Gül, bu aşamada bir noktaya da dikkat çekti. İstanbul'daki patlamalar sonrasında Türkiye'de yaratılan karamsar havanın Avrupa'yı da etkilediğini belirterek şöyle devam etti: "Biz burada karamsar bir hava yaratınca bu kartopu gibi yuvarlanıp oraya gidiyor. Sonra büyüyüp bize dönüyor. Örneğin, Avrupa Konseyi'nin kararı. Ortada Türkiye'ye gitmeyin diye bir karar yok. Sadece gidecek olanların özel kaleme teyit ettirilmesi tavsiye ediliyor. Ama biz bunu gitmeyin talimatı verildi diye yansıtınca bu farklı algılanıyor. Diğerlerini de etkiliyor." Gül, İstanbul'daki terör olayları sonrasında İspanya, Almanya ve Fransa'nın Türkiye'ye karşı yaklaşımdan memnun. İngiltere'nin "Türkiye'ye gitmeyin" telkinini kaldırdığı gibi, bu yönde karar alan diğer ülkelerin de kararlarını gözden geçirip kaldıracaklarına inancında.
Ortak hafıza Gül normalleşme sürecine dönüldüğünü belirtiyor. İstanbul'daki olayları gerçekleştirenlerin 15 gün içinde tespit edilip, faillerinin yakalanması da normalleşmeye dönülmesinde önemli bir faktör oluyor. Suriye'den faillerin yakalanıp getirilmesinde, Jandarma'nın önceden bilgilendirilmemesi gibi bir aksaklık yaşanmış olsa da istihbarat ve güvenlik birimleri arasındaki koordineli çalışma sonucu bu noktaya geliniyor. Birimlerin birbirini dışlamadığı, mutabakat ve anlaşmalar sonucu normal işlemesi gereken sürecin karşılıklı bilgilendirme ile de bütünleştirildiği zaman başarının yakalanabileceği bu olayda da görülüyor. Suriye'nin üç yıl içinde bu noktaya gelmesinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'ın geçmişteki kişisel gayretleri ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın da yakalanan konjonktürü geliştirmesinin sonucu olduğunun da kayda geçmesi gerekiyor.
|