Manken cesareti (2)
Bir ara modaydı: Daha çok okumuş yazmışların takip ettikleri gazetelerde, arabeskçilerle yapılan söyleşilere yer verilirdi. O söyleşilerin bir yerinde "şöhret sahibi, iyi para kazanan" ama "formel ya da informel eğitim açısından yetersiz" arabeskçimiz, "Mozart'ı, Beethoven'ı bilir misiniz?" şeklindeki bir soruyla faka bastırılırdı.. Tipi uygun, şarkıları damardan, sesi güzel ama eğitimi yetersiz zavallı arabeskçimiz, oltaya gelir ve bu tür sorulara, "Abi, ben müziğin her türlüsüne açığım. Mozart konser vermeye gelse tabii ki giderim" diye yanıt verirdi.. Bu 'komik' yanıt büyütülür, "toplumun cehalete tanıdığı prim"den girilir, "saygın sanat dallarıyla uğraşan sanatçılarımıza gösterilen ilgisizlik"ten çıkılırdı.. Hemen söyleyeyim: Ben, bu tür entelektüel teröre hep karşı oldum..
***
Karşı olduğum başka tür bir entelektüel terör daha var: Popüler kültür şahsiyetlerinin "söyle bakalım, sen bu zamana kadar ne kadar kitap okudun?" diye terörize edilip sıkıştırılması.. Kendi halinde bir mankenin, şarkıcının, şovmenin ne okuduğu ya da ne okumadığı beni zerre kadar ilgilendirmez! Popüler kültür şahsiyetlerinin, hangi toplumsal talebe karşılık geldiğinin farkındayım. Bu yüzden onların "kültürel birikimlerini ölçme çabası"nın bizatihi kendisinin gülünç ve basit olduğunu düşünürüm.
***
Benim Deniz Akkaya'nın "solculuk" ve "eşitlik" gibi kavramlarla ilgili aklına geleni söylemesine karşı geliştirdiğim itirazın, bu tür örneklerle karıştırıldığını görüyorum.. Herhalde kendimi iyi ifade edemedim.. Görüşlerimi biraz daha açayım: Bana göre elbette Deniz Akkaya'nın hem "aklına geleni söyleme", hem de "kendisini gülünç duruma düşürme" özgürlüğü var.. Ünlü mankenimiz, elbette üniversite kantininde yaptığı gözlemden yola çıkarak, insanlık tarihinin en çetrefil sorunlarına çözüm bulduğuna inanabilir ve bu aşırı çocuksu görüşlerini, aklının bir köşesinde en küçük bir kuşku tohumu gezdirmeden, kendinden epey emin bir şekilde kamuoyuna açıklayabilir.. Buna hangimiz karışabiliriz ve engel olabiliriz ki? Ben "Deniz Akkaya neden konuşuyor?" demiyorum.. Sorduğum soru açık: "Deniz Akkaya nasıl oluyor da bu kadar kolay konuşuyor?".
***
Mesele zaten ünlü mankenimiz de değil.. O sadece bir örnek. Son zamanlarda hayat ve siyaset gibi karmaşık alanlarda hiç emek harcamadan, özen göstermeden ve işi ciddiye almadan kolayca bir şeyler söylemenin revaçta olduğunun farkındayım.. İnsanlık bu konularda büyük emek harcamış, düşünce tarihi boyunca bu konularda fikirler geliştirilmiş, insanlığın bir düşünce birikimi varmış.. Bunların umursanmadığını görüyorum.. Kabul gören yaklaşım şu: Aklına geleni söylersin, olur biter.. Yeter ki söylediklerini kayda geçirtecek bir iktidarın olsun.. Ben işte buna itiraz ediyorum. Düşünce geliştirmenin bir emeği gerektirdiğini söylemek istiyorum.. Karmaşık insani konuların, emek harcanmadan çözülemeyeceğine işaret ediyorum. Yani derdim Deniz Akkaya'- nın okudukları ya da okumadıkları değil..
|