| |
|
|
Mizah, seks, şiddet
HİÇ düşündünüz mü? Neden TV'de ve sinemada bu kadar çok şiddet görüntüsü var? Hayır, haber programlarını kastetmiyorum. Onlar şöyle ya da böyle sokağı yansıtıyor. İnsanlar dünyanın dört bir yanında birbirlerini öldürüp duruyor. Kimi savaştığı için, kimi bir hiç yüzünden... Benim sorum kurgularla ilgili: Niye bir yandan bu şiddet görüntülerinden yakınıp bir yandan da bu tip programlar üretiliyor? Üstelik de doz artıyor.
***
Eskilerden örnek vereyim... İlk 'Zor Ölüm' filminde 18 kişi ölüyordu. 'Zor Ölüm II'de bu sayı 264'e yükselmişti. 'Robocop'un ilk filminde ölü sayısı 32'ydi, ikincisinde ise 81. Sanatsal açıdan gayet iyi olan 'Baba' ('Godfather') serisi de bu eğilimin dışında kalamamıştı: İlk Baba'da 12, ikincisinde 18, üçüncüsünde 53 kişinin ölümünü seyretmiştik. Niye? Niçin ölü ve yaralı sayısı film ve TV dizilerinde artıyor? Bu sorunun cevabı özellikle ABD kökenli sinema-TV endüstrisinin küreselleşmesinde yatıyor. Medya analizi konusunda uzmanlaşmış olan Amerikalı profesör George Gerbner, "Artık hikâyeleri; anababamız, öğretmenlerimiz, din adamları ya da bilge kişiler anlatmıyor" diyor: "Sinema-TV sektörü içinde yer alan küçük bir grup var: Senaristler, yönetmenler, reyting değerlendirme uzmanları... Hangi hikâyeleri seyredeceğimize onlar karar veriyor."
***
İkinci önemli nokta ise film ve dizilerin tüm dünyaya pazarlanması. Sektör buna 'seyahat etme' diyor kendi jargonunda. Bir filmin iyi seyahat etmesi demek, çok sayıda ülkede pazarlandığı anlamına geliyor. Peki dilleri ve kültürleri farklı insanlara aynı ürün nasıl pazarlanır? Bir kere hikâye basit olmalı. Karmaşık bir hikâye satmıyor. İkincisi, şu üç tema, değişik dozlarda filmde ya da dizide yer almalı: Mizah, seks ve şiddet. Bunların içinde en zoru mizah. Çünkü başka kültürün mizahını anlamak kolay değil. Seks evrensel bir eylem, genellikle iyi iş yapıyor ama birçok ülkede de ayıp bulunup, yasaklanıyor. O halde gelsin şiddet, gitsin şiddet. Yaşasın şiddet!
***
ABD sinema-TV endüstrisi karşısında gerileyen ülkelerde sanatçılar çıkış yolunu rakibi taklit etmekte buluyor. Örneğin Fransız sinemacıları ya da Alman dizi yapımcıları da şiddeti gazlamaya başlıyor. Sen Nehri'nde insanlar boğuluyor, Münih otobanlarında otomobiller havaya uçuyor.
***
Durum kabaca böyle. Ama bana sorarsanız hiçbiri gerçek şiddetin yerini alamaz. Nihayetinde filmden çıkabilir, kumandanın on/off düğmesine basabilirsiniz. Tam gaz üstünüze gelen içi bomba yüklü bir kamyonetten kaçmak içinse başka tedbirler almak gerekiyor.
|