|
|
Yıktık perdeyi, eyledik viran...
Elimizde kala kala bir Karagöz ile Hacivat kalmıştı. Onlar da popülizme kurban gitti...
ÖNCEKİ gün Anadolu Ajansı'nın bülteninde ilginç bir habere rastladım. Gölge oyunu Karagöz ile Hacivat'ın, sayıları giderek azalan son ustaları bu tarihi karakterlerin ticari meta haline getirilerek yozlaştırılmasına tepki gösteriyorlardı. Ustalara göre Karagöz ile Hacivat'ın geleneksel ruhunun dışına çıkıldığında bu figürler eski anlamlarını yitirip, sıradan çizgi karakterler haline dönüşüyordu. Gerçekten de ramazan ayı boyunca yayınlanan televizyon reklamlarında ve bazı şov programlarında Karagöz ile Hacivat sıkça ve çoğu zaman da "hoyratça" kullanıldı. Hatta birbirlerine "Karagöz Bey, Hacivat Bey" diye hitap eder hale bile geldiler. Sanatın geniş kitlelere ulaşabilmesi için belli ölçülerde modernize edilmesine, içine çağdaş yorumlar katılmasına karşı değilim. Ancak konu "Klasik Türk Temaşa Sanatı" olunca daha duyarlı davranmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü tıpkı nesli tükenen hayvan türlerinin doğal dengenin bozulmasına yol açtıkları gibi, nesli tükenen sanat türlerinin de kültürel dengeyi allak bullak edeceğini düşünüyorum. Şimdi bazıları "Espri anlayışıyla, tekniğiyle, sunumuyla çağdışı kalmış meşin parçalarının üzerine bunca laf söylemeye ne gerek var?" diye düşünebilir. Ama unutulmamalıdır ki, çağdaş Türk tiyatrosunun pek çok önemli eseri, ışığını, gölge oyununun o titrek mumundan almıştır. Bin yıl öncesinden günümüze hiç bozulmadan ulaşmayı başarmış geleneksel Japon tiyatrosu Kabuki'yi ele alalım. Japon sanatçılar hala usta-çırak ilişkisi içinde, yüzlerce yıl öncesinden gelen teknikleri uygulayarak bu sanatı "ilk günkü orijinalliğinde" muhafaza etmeyi başarıyorlar. Zaten Japonlar'ın geçirdikleri onca savaş ve siyasal çalkantıya rağmen bugün dünyanın "refah devletleri" arasında yer almalarının en büyük nedeni de bir yandan teknolojiye ayak uydurup, diğer yandan tarihi ve kültürel değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalmaları değil mi? İleriye doğru sıçramak için ayaklarımızın altında sağlam bir kayaya ihtiyacımız var. Lütfen o kayaları süngerleştirmeyelim. Aksi halde yıkıp, viran eylediğimiz perdenin, varıp haber vereceğimiz bir sahibi olmayacak...
|