Bir hayalet terör şefi
Ebu Musa ya da Ebu Musab veya Ebu Musaf... el Zakravi. Asıl adıyla, Fadıl Nezzel el Halaila. "Yerli" teröristlerin "El Kaide" bağlantısı olarak bu isim vurgulanıyor birkaç gündür. (İlk saldırılardan hemen iki gün sonra bu sütunda adı anılmıştı.) Bu Filistin kökenli Ürdünlü, bir "beyin" olarak... El Kaide çatısına yakın sayılsa da, "kendi bağımsız terör şebekesi" ile... Ortadoğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan "hücreleri" vesilesiyle son dönemde adeta Bin Ladin'den daha cevval, daha muktedir, daha tehlikeli bir "figür" olarak dolanıyor. 1980'lerde Afganistan'da, CIA destekli mücahitler arasında sivrilip döndüğü Ürdün'de rejimi devirmek üzere örgütlendiği 1999'dan beri aranıyor, izleniyor, çok sayıda eylemle bağlantılı bulunuyor. Asıl önemlisi, güzergahları dolayısıyla, Zarkavi, adeta "seyyar kanıt" gibi dolaşıyor.
***
ABD, Birleşmiş Milletler'e "Saddam- El Kaide" ilişkisine dair "kanıt" sunarken, temel dayanağı Zarkavi'nin Bağdat'ta tedavi olması ve Zarkavi'nin kontrolünde, Kuzey Irak'taki El Ensar el İslam örgütünün kimyasal silah üretimi ve eğitimine yataklık yapmasıydı. Bu "kanıt"ın üstüne, önce ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Armitage geçen ocakta, sonra da ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz eylülde, "Zarkawi'nin Irak'ta olduğu" şeklindeki "kanıt"ı da ekledi. Irak'taki ABD yetkilisi Bremer de. Benzer şekilde; Zarkavi... Afganistan'da, İran'da, Suriye'de, Lübnan'da, Kafkasya'da (Bush'un ulusal güvenlik yıldızı Rice'a göre Çeçenistan ve Gürcistan'da) "görülmüştü" hep. Yer değiştirdikçe, kendisi bulunamasa da, "kanıtlar" derlendi sürekli. Çeşitli devlet ve örgütlerin "El Kaide bağlantısı" na dair kanıtlar. O kadar ki, 8 Ekim 2002'de Brüksel'in en kalabalık meydanında, iki gün sonra Paris'in pahalı mağazalarının bulunduğu Vendome Meydanı'nda, lüks Ritz Otel'den çıkarken de "görülmüş"tü.
***
Bazen El Kaide'nin kendisi olarak, bazen CIA Başkanı'nın deyişiyle "ondan bağımsız" kabul edilen "Zarkavi şebekesi"... Savaştan önce ABD-İngiliz (hatta Türkiye) gözetimindeki Kuzey Irak'ta Talabani ve Barzani güçleriyle çatışan Ensar el İslam'dan Suriye ve Ürdün'de örgütlü "Cunt el Şems (Levant'ın Askerleri)"ne... Şimdi Türkiye'deki eylemlerle ilişkilendirilen "Beyyiat (Biat) el İmam"a... Almanya'da örgütlü "El Tevhid" ve yine Almanya hücreleri "Eşref, Nur, Nureddin, Hamada"ya... İspanya, Fransa, İtalya, İngiltere'deki hücrelere... Lübnan ve Filistin'de Hizbullah ile Hamas'a kadar uzanıyor... İspanya'da Bush'un özel takdirine vesile olacak şekilde "yakalanan" ama sonra fos çıkan Kuzey Afrikalı göçmen hücresinden... ABD'nin geçen ağustosta yaptığı, "Hırvat uçağı kaçıracak İtalyan pasaportlu hücre" ihbarına... Geçen ay İtalyan ve Alman polislerinin yakaladığı üç Kuzey Afrikalıya... Ekim 2002'de Amman'da öldürülen ABD'li diplomat Foley'in katillerine... Fransa'da İran rejim muhalifi Şahpur Bahtiyar'a suikasttan hapis yatıp serbest kalan Enis Nakkaşe ile Irak'a yeniden girişine... 15 Şubat 2002'de Türkiye'de yakalanan Mustafa Hassan, Ahmed Mahmud, Firaz Süleyman isimli üç intihar komandosunun sevkine... 2002 sonlarında Paris ve Londra'da önlenen zehirli gaz eylemlerine... El Ensar'ın Norveç'te önce sığınmacı olan, "sık sık İran'a giden", Hollanda'da yakalanıp Norveç'e teslim edilince gözetim altına giren liderlerinden Molla Krekar'la ilişkiye kadar... Öyle çok yerde "görüldü, izlendi, bağlantısı bulundu" ki... Adeta yerinde durmayan bir "hayalet" ti; sakat ayağıyla bile yakalanamadı. Bu "hayalet", evet, çok tehlikeli; bir o kadar da tuhaf. Onca istihbarata rağmen, hiçbir istihbarat örgütüne şahsen takılmıyor. Kimi kuşkuların yöneltildiği İran istihbaratı kadar, peşindekilere de.
|