| |
|
|
Ankara'da bir "Harika" gece..
ESENBOĞA Havaalanı'nda kardeşim Kemal'i gördüm önce.. Karşılamaya gelmiş. Birlikte çıktık.. Ağabeyim Öcal da orada beklemiyor mu?.. Sarılıştık.. Bindik arabaya gidiyoruz.. Aklıma takıldı, bir çocukluk türküsü.. "Biz üç kardeş bir orduya yeteriz.." Yeteriz gerçekten.. Kemal'in evine vardık, az sonra Serpil de katıldı.. Dört kardeş bir araya gelmemiz kolay olmuyor. Evvelden hep Ankara'da yaşardık. Bölündük. Şimdi İzmir, İstanbul kolları var.. Efendim bizi bir araya getiren olay yeğen Ömer'in nişanı.. Serpil'in oğlu.. Doğduğu geceyi hatırlıyorum.. Serpil ne sıkıntılar çekmişti hamileliğini sürdürebilmek için.. Doğum da bayağı heyecanlı geçmişti. Daha dün gibi.. Ne dünü.. Aslan gibi delikanlı Ömer.. Hatta sorarsanız, neredeyse dayısı gibi evde kalma çanları çaldıran yaşa gelmiş.. Taa lise çağlarından bir aşkı nişanladık, sonunda, Ankara'da Şnitzel diye bir restoran var, orada.. Niye orada?.. Efendim Ömer'le Başak buluştuklarında hep buraya gelirlermiş. Çok sevdiklerinden. En romantik yerleri.. Nişanı da orada takmak istemişler.. Savaş Köktekin, dünür, dünya tatlısı bir adam. "Bu zamanda her şeyi gençler kendileri yapıyor. Yüzükleri de kendileri takacaklarmış" dedi.. Dikdörtgen bir masanın çevresine yerleştik. Bir tarafta Uluç/ Gogenler, öte yanda Köktekinler.. Önce sessiz sedasız, fısıl fısıl.. Sonra kaynaşma başladı.. Kaynaştıran da müzik.. Trio Nostalji.. Güneri Eralp piyanoda, Talat Akatay basta, hele de Hasan Alpaslan kemanda.. Benim yaşlardalar.. Saçlar benim gibi dökük.. Göbekler hatta benden az biraz da fazla.. Nasıl insanın içini ısıtan, kanını yavaştan kaynatan şeyler çalıyorlar.. Çiganlardan, çardaşlardan, Rus şarkılarına gelince, hele "Kalinka" deyince, koroyu oluşturduk.. Nefes alma arası verdiler, verdiler, Hasan o zaman ortaya çıktı.. Aaa.. Bizim Hasan bu.. Benim gençliğimin Hasan'ı.. Sihirli Kemanlar vardı, Ankara Palas'ta, Gar'da, Göl'de, Balin'de güzel olan her gecede çalarlardı ya da onlar çaldığı için güzel olurdu geceler.. Seneler Hasan'ı da eskitmiş, ama kemanı eskisinden de parlak.. Ardından, alaturkanın nostaljisine başlayınca, Yıldızların Altında deyince, hele bir de Eski Dostlar deyince, eskisi yenisi birbirine karıştı, önce Ömer ile Başak, sonra müziğin sihiri iki aileyi birleştiriverdi. Ruhumuz doydu.. Karnımız.. Onu yazmazsam ayıp ederim.. Yemek de harikaydı.. Salatalar, sıcak/soğuk meze tabağının ardından hayatımın en lezzetli şnitzellerinden birini yedim. "Aman benimki ufak olsun" dediğime de kızdım. "Bir tane daha" demeye utandığım için.. Benim formunu korumak için adeta yemeden yaşayan yeğenim Zeynep önüne konan her tabağı silip süpürdü ise, anlayın lezzeti.. Ömer ile Başak bu işi iyi biliyorlarmış doğrusu.. Yemeği ve müziği ile daha güzeli olamazdı. Aşk burada gelişirse, sonu böyle oluyor demek. Kafasında evlenme fikri olmayanlar, Şnitzel'den uzak dursunlar.
***
Pazar sabahı gene Kemal ve Öcal ağabeyim bıraktı havaalanına beni.. Türkümü bir daha söyledim.. "Biz üç kardeş bir orduya yeteriz.." ........... Şimdi Serpil arar beni.. "Hıncal ağabey beni gene ağlattın" diye.. Ne yapalım, biz üç kardeşin sulu göz bir kız kardeşi var..
|