Kadın, dayağı saklıyor
Acil servislere 'düştüm, kaza geçirdim' diye gidenlerin beşte biri aslında koca dayağı yediği için tedavi oluyor. Uzmanlara göre kadın 'kocam hem sever hem döver' dediği için şiddet sürüyor
Türkiye'de acil servislere "Kaza geçirdim, düştüm" diye başvuran kadınlardan beşte birini kocalarından dayak yiyenler oluşturuyor. Kadınların yediği dayağı saklaması yüzünden şiddet şiddeti doğuruyor. Kadın bir tokata razı olduğunda bir dahaki sefere tekme, sonra da öldürme geliyor. Şiddete boyun eğildiği zaman şiddet şiddeti doğuruyor.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Suna Taneli, dün Cumhuriyet Kadınları Derneği Bursa Şubesi'nce düzenlenen "Toplumda ve Aile İçinde Şiddet, Cinsel Taciz'' konulu toplantıya katıldı. Kadınlara yönelik yaptığı konuşmada "Kadınların çoğu dayak yediğini saklıyor. Oysa kadın bir tokata razı olursa ardından tekme, sonra da öldürme geliyor. Kadın boyun eğdiğinde şiddet şiddeti doğuruyor" diye konuştu. Kanunların laf atmayı şiddet kabul etmediğine dikkat çeken Prof. Taneli şunları söyledi:
LAF ATMAK DA ŞİDDETTİR
* Bir kişi, bir kadına laf attığı zaman bu şiddet sayılmıyor. Halbuki bu insanın onuruna, gururuna yapılan saygısızlıktır. Saygısızlık, laf atmak, dokunmak, cinsel saldırı da şiddettir. Üçünün de birbirinden farkı yok. Kapkaççılarda olduğu gibi, biz izin verirsek, onları cezalandırmazsak olaylar daha da ileri gidiyor. Ama kapkaç konusunda değişiklik yapılarak gasp cezası verilmeye başlandı. Artık kapkaççılar çekinir oldu.
* Kişiler ya da toplumlar güçlerinin yettiği kişi ve toplumlara şiddet uygular. Kimse kendinden güçlüye şiddet uygulamaya kalkmaz. Avrupalılar bize 'idam cezasını kaldırın' diyorlar. Tamam biz kaldıralım, zaten yıllardır uygulanmıyor ama bize bunu diyenler niye Amerikalılar'a 'idam cezasını kaldırın' diyemiyor? Çünkü bir güçler dengesi var. Güçler dengesi her toplumda, her ailede var. Ailede erkek eve gelir karısını haşlar, kadın öfkesini çocuğundan alır, çocuk da gider kediyi tekmeler.
TEPKİSİZ KALMAMAK GEREKİYOR
* Şiddet önce küfürle başlıyor. Tepki almazsa dayağa dönüşüyor. Dayağa da ses çıkarmayan kadın bu kez komalık hale getirilinceye kadar dövülüyor.
* Hastanelerin acil servislerine 'Kaza geçirdim, düştüm' diye başvuran kadınların beşte biri eşlerinden yedikleri dayak yüzünden hastaneye başvuruyor ama bunu saklıyor. Eşlerini döven erkekler, kadınlar üzerindeki haklarının tehdit altında olduğunu düşünüyor ya da kadının evdeki sorumluluğunu yerine getirmediğini iddia ederek dayağı meşrulaştırmaya çalışıyor. Kadın ise 'benim beyim hem sever hem döver' zihniyetiyle hareket ediyor.
ŞİDDET BİR KÜLTÜR SORUNU
* Şiddeti öğrenen kişi çocuğuna, torununa aynı şeyi öğretecektir. Ondan sonra 'okulda da dayak var' diye şaşmamak lazım. Zira onlar da aynı kültürün insanlarıdır. Babası annesine kaba kuvvet uygulayan bir erkek çocuğu gelecekte bunu doğal bir şey olarak algılayıp kendi eşine de şiddet uygulayacaktır. Şiddet yangın gibi sirayet eder. Önüne geçilmesi için daha başında dur denilmesi ya da tepki konulması şart.
EN ÇOK İŞSİZ ERKEK DÖVÜYOR
Ankara'da yapılan bir araştırmada her kesimde şiddete rastlandığını kaydeden Prof. Dr. Suna Taneli, ekonomik krizin şiddeti doğurduğunu, ancak bunun fakirliğe çare olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:
"En çok işi olmayan erkekler şiddet uyguluyor. Bir veya daha fazla uyuşturucu ve alkol kullananlar, farklı dinden gelen kadın ve erkekler şiddet uyguluyor. Erkek ağır işçiyse, eğitimi düşükse, geliri yetersiz ise şiddet kullanıyor. Şiddetle fakirlik bitmiyor, ıstırap yürek acısı ekleniyor. Üretici olmalıyız. Çocuğumuzun ve eşimizin başka işleri yapmasını özendirmeliyiz. Dövmek çare getirmiyor."
'İslam'da kadın dövmek sembolik'
İslamcı yazar Resul Tosun, İslam'a göre kadının nasıl dövüleceğine açıklık getirdi: Misvak (diş fırçası yerine kullanılıyor) ve mendil benzeri şeylerle...
Yeni Şafak yazarı Resul Tosun'un kaleme aldığı "Kadınları nasıl dövmeli" başlıklı yazısı ilahiyatçılar arasında yeni bir polemik başlattı. Tosun'un "Evet, Kur'an'da dövme vardır fakat şekli belirtilmemiştir" sözleri tepkiye yol açtı. Tosun islam alimlerinden İbn Abbas'ın "Kadınları misvakla" dövün şeklindeki açıklamasını örnek gösterdiği köşe yazısında şu görüşlere yer verdi: "...Aile huzurunu kaçıran kadına karşı sembolik bir dövme yöntemi devreye girer. Sembolik olduğunu nereden çıkarıyorsunuz diyecek olursanız, İbn Abbas'a ayette geçen dövmenin nasıl olacağı soruluyor. 'Misvak ve benzeri şeylerle' cevabını veriyor. Misvak diş fırçası yerine kullanılan kurşun kalem büyüklüğünde ince bir dal parçasıdır. Bazı alimler mendil gibi bir şey demişlerdir. Yani burada esas olan kadını dövmek değil ciddi manada uyarmaktır. Yoksa eline sopayı alıp cellad gibi dövmesi değildir." İşte Tosun'un "Kadınları nasıl dövmeli" sözleriyle başladığı yazısına ilahiyatçıların yorumu...
Prof. Zekeriya Beyaz: Sadece ibret anlamı taşır
Bu ve benzeri konular Kur-an'ı Kerim'de çok sayıda ayet ile belirtilmiştir. Dayakla ilgili ayetler o günün şart ve kültürüne bağlı olarak inmiştir. Bu tür ayetler bizler için sadece ibret anlamı taşır ve herhangi bir uygulama hükmü ifade etmez, günümüzde bizi bağlamaz.
Prof. Dr. M. Saim Yeprem: İslam'da kadın dövme yok
İslam'da kadın dövme yoktur. Nisa 34. ayetteki 'darp' kelimesi, cinsel tatminden uzak bırakma anlamına gelmektedir. İbn Abbas'ın bahsettiği misvak veya mendille vurma ise sembolik birşeydir. Kadına kalemle vursanız onu dövmüş mü sayılırsınız? Önemli olan yorumdur.
Doç. Dr. İlyas Çelebi: Kriterler artık değişti
"Kadın nasıl dövülür' diye bir tartışma çok anlamsız. Çünkü İslam'da kadın dövme diye bir olay söz konusu değil. Bahsedilen ayet ve hadisler Peygamber devri için normal karşılanabilir. İfadeleri şeklen algıladığımız zaman peygamber dönemindeki uygulama akıllara gelir.
Prof. Dr. Mehmet Aydın: Dövme semboliktir
Kur'an'da dövme emri vardır ama mutlaka yerine getirilir diye birşey söz konusu değildir. Nisa suresinin 34. ayetini 'her Müslüman karısını döver şeklinde algılamak' yanlış olur. Bahsedilen dövme fiili semboliktir.
Doç. Dr. Hasan Elik: Komik buluyorum
Nisa suresinin 34. ayeti kesinlikle kadını dövmek yönünde değildir. Bu ayete dayanarak kadını dövmeyi Kur'an'a mal edip sonra da bu durumu savunamayınca bu defa küçük ağaç dalıyla, mendille, misvakla hafifçe vurmak şeklinde bir izah komik bir durumdur.
Olgun-genç farketmez erkeğe sarkıntılık suç!
Anayasa Mahkemesi, erkeklere tacizin suç sayılabilmesi için erkeğin 'genç' olmasını şart koşan maddeyi iptal etti
Anayasa Mahkemesi, taciz suçunda "genç erkek-olgun erkek" ayrımı yapan ve olgun erkeklere tacizi ceza dışında bırakan maddeyi iptal etti. Yüksek Mahkeme'nin iptal kararından sonra artık olgun erkekleri taciz etmek de suç sayılacak.
İzmir'in Kınık ilçesinde önceki yıl, evli ve 2 çocuklu bir kadın tarafından mektup ve telefonla taciz edildiğini belirten 30 yaşındaki Erdinç G. kadın hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcılık, kadın hakkında TCK'nın 421'inci maddesinde düzenlenen "sarkıntılık" suçunu işlediği gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Mahkemede dinlenen sanık kadın da Erdinç G.'yi taciz ettiğini kabul etti. Ancak sanık kadının yargılandığı TCK'nın 421'inci maddesinde "Kadınlara ve genç erkeklere söz atanlar 3 aydan 1 seneye; sarkıntılık edenler ise 6 aydan 2 seneye kadar hapsolunur" deniliyordu.
Sulh Ceza Mahkemesi hakimi Cengiz Öktem de TCK'nın 421'inci maddesindeki sarkıntılık suçunun ancak "genç erkeklere" karşı işlenirse cezalandırılacağını, taciz edilen Erdinç G.'nin 25 yaşın üstünde olduğu için "genç" kabul edilemeyeceğini, bu yüzden de sanık kadına ceza verilemeyeceğini belirtti.
EŞİTLİĞE AYKIRI
Hakim Öktem, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle bu haksızlığın giderilmesi için 421'inci maddede geçen "genç" sözcüğünün iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Ancak yasa gereği Anayasa Mahkemesi 6 ay içinde karar vermediği için sanık kadın beraat etti. Anayasa Mahkemesi dün Kınık Sulh Ceza Mahkemesi'nin iptal başvurusunu karara bağladı. Yüksek Mahkeme, Hakim Öktem'in gerekçelerini haklı buldu ve TCK'nın 421'inci maddesindeki "genç" sözcüğünü iptal etti. Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararının yayımlanmasından sonra artık olgun erkeklere yapılan tacizler de 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.
Kemal GÖKTAŞ-Umut TÜTÜNCÜ
|