Yurt dışına çıktığımda özlemini çektiğim şeylerin biri de ana dilimde, yani Türkçe bir gazete okumak isteği... Memlekette ne olmuş, Çetin Altan bugün ne yazmış, Güngör Mengi o günün bir olayını nasıl yorumlamış...
Seksenli yıllarda, o zamanların Batı Almanya'sında "okuma günleri" yapılırdı. Alman hükümetinin desteği de ile yapılan bu günlerde, Türkiye'den giden yazar ve şairler, şiirlerinden ya da hikâyelerinden bölümler okurlardı.
Ardından da sorulu-cevaplı söyleşiler...
Amaç, elbette orada yaşayan Türklerin kültürel gelişmelerine katkıda bulunmak...
Böyle "okuma günleri"ne ben de katılmıştım birkaç kez...
Bu söyleşilerin değişmez sorusu da "memleketten haberler"di. Hem şair, hem gazeteci iseniz bu da doğaldı ama, sonraları şunun farkına vardım: Gerçi Türkiye'de yayımlanan büyük günlük gazeteler Almanya başta olmak üzre, Avrupa'nın pek çok ülkesinde yayımlanıp satılıyordu. Hatta kimilerini Avrupa'da matbaaları dahi vardı. Fakat yine de belli farklılıklar vardı orası ile burada yayımlanan gazeteler arasında: Köşe yazıları, önemli güncel olaylar aynı idi ama, bölgelere göre "yerel" haberlerden kaynaklanıyordu bu farklılık da...
Yine Almanya'dan örnek vereceğim.
Mesela Ulm kentinte yaşayan bir Türk, Ulm ya da çevresindeki bir olayı Türkçe bir gazetede görmek istemiyordu. Çünkü Ulm'da çıkan Almanca bir gazeteden okumuş oluyordu bu olayın ayrıntısını... Onun merak ettiği buradaki, yani Türkiye'deki olaylardı. Özellikle de Türkiye'nin hangi bölgesinden Almanya gurbetine çıkmışsa o bölgenin haberleri... Bir anlamda köyünden, akrabalarından mektup almış gibi okuyordu o haberleri...
Sanırım sözün labirentinde biraz fazlaca dolaştım.
Aslında Sabah Online'in editörü sevgili Hayrullah Mahmud'un müjdesi üzerinde durmak istiyordum.
Neydi bu müjde?
Sabah Online okurları, çok yakın bir gelecekte, sabah kahvelerini yudumlarken, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, artık o günkü "Sabah" gazetesini, üç-beş dakika içinde bilgisayarlarına down-load ederek, gün içinde sayfa sayfa okuyabilecekler... Gerçekten de teknoloji sınır tanımıyor. Düşünebiliyor musunuz, mesela Almanya'dasınız ve internetten o gün Türkiye'de çıkan bir "Sabah" gazetesini evinizdeki bir matbaada basıyor ve daha "mürekkebi kurumadan" okumaya başlıyorsunuz. İsterseniz, bastığınız sayfaları bir klasörde toplayarak yarına aktarılacak değerli bir arşiv oluşturmanız da mümkün...
On yıldır "Sabah" grubu içinde çalışmaktayım ve geçen on yılımı düşünüyorum. Bu on yılın her anı bilgi, birikim ve teknoloji ile yarışmakla geçti diyebilirim. "Sabah", yine bilgi, birikim ve teknoloji olarak bir yarışa start vermiş bulunuyor. Evet, şimdi değişim zamanı... Değişimin öteki adı da "Sabah"...
Hayrullah Mahmud'un iddiasını ben de tekrarlıyorum: Hiçbir refikimiz "Sabah"ın hayallerinin yanından dahi geçemez. Bu, dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak...
Büyük gazetenin hayalleri de büyük olur çünkü...