Değerim öldükten sonra anlaşılacak
1983 yılında, tacı elinden alınmış bir 'kraliçe' olarak girdi hayatımıza Hülya Avşar. Ünlü İtalyan oyuncu Franco Nero'nun elinden başına konulan taç birkaç gün sonra tekrar alınarak, ikinci güzele verildi. Ancak bu olay Avşar'ın hayatını baştan sona değiştirdi; Yeşilçam'ı peşinden koşturan yıldız oldu...
Ardından, gol kralı Tanju Çolak'la yaşadığı aşk, şarkıcılığa soyunması, Kaya Çilingiroğlu'yla evliliği, hamileliği, Yıldız Üniversitesi öğrencileriyle mahkemelik olması, adına Meclis'te gensoru önergesi verilmesi... Kısacası ne yaptıysa olay oldu ve hâlâ olmaya da devam ediyor. Peki Avşar kızının görünmeyen yüzünde ne var. O kendini gökteki aya benzetiyor, "İnsanlar sadece bir yüzümü görüyor" diyor. Ve öldükten sonra daha iyi anlaşılacağını söylüyor: "Çünkü, yaşarken yaptığım hiçbir şey gerçek anlamını bulmuyor. Eğer hoş bir kadınsan, çok popülersen yaptıklarının altında hep bir art niyet aranıyor. Örneğin ne yaparsam yapayım reklam için olduğu düşünülüyor. Ben öldükten sonra neyi nasıl düşündüğüm, ne yapmak istediğim anlaşılacak. Çünkü, o zaman ne güzelliğim kalacak ne de popülerliğim. Art niyet kalmayınca, yaptıklarım, yapmak istediklerim tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak. İşte o zaman gerçek değerim anlaşılacak."
Peki, Hülya Avşar, "Hülya Avşar olmak için ödediği bedelleri, bir kez daha ödemeyi göze alır mı?" Avşar kızı şöyle diyor: "Ben Hülya Avşar olmak için bir bedel ödediğime inanmıyorum. Çok çalıştım, hâlâ çalışıyorum. Çok çalışmış ve çalışıyor olmamı ödenen bir bedel olarak görmüyorum. Kendimi kabul ettirmek için çalışmadım, kendim için çalıştım. Yolun başındayken kendime bir hedef koymadım. Ben hayata şu gözle bakıyorum: 'Ben o an yapmam gerekeni yaparım. İleride şurada olacağım, burada olacağım diye hedefler koymam. Çünkü hedef koyarsanız o hedefe ulaşmak için kimliğinizden ödünler verebilirsiniz. Bilerek veya bilmeyerek ama mutlaka bir ödün verirsiniz. İnsan yapması gerekeni yaparsa zaten bir hedefe ulaşır. O hedefe ulaşırken de kimliğinden ödün vermez ve gerçek kişiliğiyle bir yerlere tırmanır. Böyle olursa kişi sadece hedefe ulaşmakla kalmaz orada sevgi ve saygıyı da görür.' İnsanlardan aldığım paranın karşılığını kuruşu kuruşuna vermeye büyük çaba harcıyorum. Sonuçta çok çalışıyor olmamı, ödemem gereken bedel olarak görmüyorum. Geç yaşta anne olmama gelince ben her şeye doymuş bir şekilde anne oldum. Gözüm dışarıda değil. Gece arkadaşlarım 'haydi yemeğe gidelim' dedikleri zaman ben Zehra'nın yanında kalmayı tercih ediyorum ve gözüm o yemekte kalmıyor. Çünkü, dışarı çıkmaya doymuşum zaten. Kızımla oturmak beni daha çok mutlu ediyor.
Kartallar süzülürken neden partallar yerini almak ister
Birini kullanarak bir yere gelinmez. Kartallar gökyüzünde tüm hakimiyetiyle süzülürken, partalların onların yerini almak istemesini anlamıyorum.
Ezelden beri kendimi güzel buluyorum. 38 yaşında göstermiyo-rum. Benden 10 yaş küçük insanlarda bile bende olan özellikleri görmüyorum.
Akıllı bir kadın olduğunuzu dosta-düşmana kabul ettirdiniz. Peki bu sizi tüm kötülüklere karşı koruyabilir mi? İbni Sina'nın bir sözü vardır, 'Akıllı insan kendini cehennem gibi olan bu dünyadan korumasını bilir' diye. Ama ben her şeyden önce dünyayı cehennem gibi görmüyorum. Bana göre, hepimizin kabul etmesi gereken bir yaşam koşulu var. Tabii ki hayat çok zor. Ama hayatı cehennem olarak görmüyorum. Kendimi manevi açıdan mutlu biri olarak görüyorum. Çünkü, hayatın güzelliklerinden faydalanmasını biliyorum. Sporumu yapıyorum, seyahatime gidiyorum. Çağa ayak uydurmaya çalışıyorum. Elbette benim de içim yanıyor, benim de üzüntülerim, dertlerim, sıkıntılarım var; herkes gibi... Ama bütün sıkıntıların biteceğine inanan bir yönüm de var.
* Yaptıklarınızın karşılığını alabiliyor musunuz?
Yaptıklarımın karşılığını sevgi ve saygı olarak alıyorum. Tabii ki maddi olarak da alıyorum. Ama Avrupa veya Amerika'da yaşıyor olsaydım şu çalışmamla çok daha fazla para kazanırdım. Ne var ki Türkiye şartlarında kazandığım paranın yeterli olduğunu düşünüyorum. Felsefem insanların ellerindeki güçleri iyi yönde kullanmaları. Bir gün, 'Hülya Avşar olarak benim mutlaka bu halka faydalı olmam gerek' diye düşündüm. Bu amaçla gıda bankası işine giriştim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın eşi Reyhan Gürtuna ile bir merkez oluşturarak otellerden artan, büyük marketlerde son kullanma tarihleri yaklaşmış yiyecek-içecekleri toplayarak yoksullara gıda yardımı yapacağız. Bunu bir tek benim gibi olanların yapabileceğine inandığım için bu işe el attım. Sonuçta dünyada ne yaparsanız karşılığını alırsınız. Gülerseniz gülerler, somurtursanız somurturlar.
* Huzurunuzu bozan dış etkenlere karşı nasıl bir tavır alıyorsunuz?
Bence mutluluklar anlıktır. Mutlu geçen her saatimi, 'Oh ne güzel bir mutlu saat geçirdim' diye düşünür mutlu olurum. Asla sürekli mutluluk olamaz ve sürekli mutluluk insana iyi gelmez. Her zaman küçük mutsuzluklar yaşayacağız. Hayatta hastalık var, ölüm var. Bunların her an başıma gelebileceğini kabul ettim. Bunları göze alarak Polyannacılık oynuyorum. Polyanna'nın en sadık müritlerinden biriyim. Her mutluluk içinde bir zehir taşır veya dışarıdan gelen zehirle zehirlenir. İçerinden ve dışarıdan gelen tüm zehirlere karşı Polyanna panzehirini kullanıyorum.
* Gündeme gelmek isteyenler sıkça sizin adınızı kullanıyor. Neler hissediyorsunuz?
Kontrol edemediğim olayların başında da bu geliyor zaten. Birini kullanarak bir yerlere gelinmez. Yaptığı işler insanın aynasıdır. Benim anlamadığım konu kartallar daha gökyüzünde tüm hakimiyetiyle süzülürken, partalların onların yerini almak istemesi. Beni taklit edenlere kızmıyorum, aksine saygı duyuyorum. Çünkü benim gibi olmak istiyorlar. Başarılı insanlar taklit edilirler, yerlerinde gözü olunur. Beni taklit edenlere birer teşekkür borçluyum. Keşke arasalar da onlara yardımcı olabilsem.
Benim hayatımı ancak Ahmet Altan yazabilir
* Yaşam tarzı olarak oldukça alçak gönüllü bir kişiliğiniz var ama konu işinize gelince iddianızı her zaman ortaya koyuyorsunuz. Bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Ben memur bir ailenin çocuğuydum. En yakın arkadaşım kapıcımızın kızıydı. Bunun yanında çok lüks yaşayan arkadaşlarım da vardı. Böyle yaşamam beni alçakgönüllü hayata hazırladı. İş hayatıma gelince kendimi çok güzel buluyorum. 38 yaşındayım. Yaşımdan küçük gösteriyor olmak beni mutlu ediyor. Benden 10 yaş küçük insanlarda bile bende olan özellikleri görmüyorum. Bunu o insanları küçümsemek için söylemiyorum. Manevi hayatımda alçak gönüllü olmamla, iş hayatımda iddialı olmam arasındaki dengenin korunmasındaki sır sadece samimi olmak.
* Hülya Avşar'ı yapan bilgi ve yetenekleri kitap halinde günışığına çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Sonuçta başkalarına aktarılmayan bilgi, ıslak toprağa yağan kara benzer. Bu anlamda hayatımı kitap haline getirmeyi düşündüm. Hâlâ her şeyi öylesine tercübe ediyorum ki o kitabın kapağını bir türlü kapatamıyorum.
* Kitabınızı siz mi kaleme alacaksınız, yoksa bir yazarla mı çalışmayı planlıyorsunuz?
Ahmet Altan'a bir teklif götürmeyi düşünüyorum. Çünkü, kadın ruhundan en iyi anlayan yazar olarak görüyorum kendisini.
İşimde kadınlığımı kullanmadım
* Ümitle beklediğiniz bir gün var mı?
Başkalarıyla kıyaslanmadığım bir gündür. Mesleğim için buna katlanıyorum.
* Başarılı olmanızın altındaki neden, sıradan insanların yaptıkları sıradan işlerin aksine davranmanızda mı yatıyor?
Başarılı olmamın nedeni disiplinli olmam ve düzgün bir hayat yaşamam. Çalışırken kendimi Hülya Avşar olarak görmüyorum. Bir ürünüm. Beynim beni piyasaya sunan bir fabrika. Ve her yıl ürünün kaliteli olması için çalışıyorum.
* Kadınlığınızı kullanma sınırlarınız nelerdir?
Kadınlığımı kullanmanın sınırları yoktur ama kadınlığımı kullanarak işlerimi yürütmem. Sonuna kadar da dişi olduğumun bilincindeyim. Sahnede kadınlığımı sonuna kadar kullanıyorum. Bu işimde kadınlığımı kullanıyor olmam anlamına gelmez. Yaptığım iş görselliği de içine alıyor. Allah'ın bana verdiği bir lütuf.
YARIN:
* Hülya Avşar'ın evliliğini neler yıprattı?
* Avşar kızının içinde ukde kalan şey ne?
* Hülya Avşar gelecekten neden korkuyor?
* Minik Zehra nerede okuyacak?
* Yıldızın sıkıcı bulduğu kişiler kim?
Mehmet ÇALIŞKAN
|