Karacaoðlan
Dün sabah gazeteler 7.30'da geldi. Milliyet'te Can Dündar'ýn, her türlü yüzeysel kurnazlýklarla hergeleliklerden çok uzak bir gönül ocaðýnda, kendi kiþiliði gibi demlenmiþ kalemi; bana öylesine bir sevgi buketi derlemiþti ki, gözlerim daldý gitti Marmara'nýn ufuklarýna...
Marmara'nýn ufuklarýna daldý gitti gözlerim...
Radikal'de Hakký Devrim de, kendi zekâ ekranýnda, toplumsal kaliteyle ilgili verileri gözden geçirirken, "yazý"ya da deðiniyor ve kaç yýllýk dostluðun sýcaklýðýyla sanki elini uzatmýþ elimi tutuyordu.
Zaten dün, hiç tahmin etmediðim bir sevgi okyanusunun dalgalarý, öylesine alýp boyutsuz bir evrene doðru götürdü ki beni; daha çok sövgülerle çürütmeciliklerin deðiþmez bir niþan tahtasý olarak geçmiþ ömrümde, afallayýp kalakaldým nerdeyse...
Dün...
Önce Yargýtay Baþkaný Doç. Dr. Sami Selçuk aradý telefonla...
Sonra içinin volkanlarýný bir bayram þehrayinine dönüþtürme coþkusunun yorulmaz deðeri Hýncal Uluç...
Hele hele orta kuþak dostlar yanýnda, yaþýma göre üçüncü kuþak sayabileceðim genç dostlardan yaðmaya baþlayan elektronik posta yazýlarý... Almanya'dan, Amerika'dan, Avustralya'dan, güneyden kuzeyden...
Ve ayný yaþý paylaþtýðýmýzý söyleyen Yýldýz Hanýmefendi...
Ben size bir þey itiraf edeyim mi, çalýþýrken hiç aklýma gelmiyor makinedeki kaðýda dökülüp giden satýrlarý, baþkalarýnýn da okuyacaðý...Yarým yüzyýlý aþkýn bir zaman diliminde; kendi kendimle her sabah sessizce mektuplaþýp durma alýþkanlýðýnýn, üçüncü kuþak genç dostlarla da paylaþýldýðýný görmek, inanýlasý gibi deðildi...
Neyse, aþýrý uzattýk kendimizden söz etmeyi... Marmara ufuklarýna dalan gözlerimdeki bulutlara baðýþlayýn.
Ulan ihtiyarladým ben, öyle görünüyor...
Bizde gelenek odur ki, militerler konuþtuðunda; basýn tarafýndan ya hemen alkýþlanýp onaylanýrlar; ya en azýndan militerlerin görüþüne karþý çýkýlmaz ve daha deðiþik konulara geçilir... Türkiye'de hukukla demokrasinin sýnýrlarý, bizim militerlerin þakuli ve gönyesiyle çizilir. Üniversiteler de bilir bunu, siyasetçiler de, gazeteler de...
Bu kez öyle olmadý.
Susurluk olayýnýn yargý kararýyla mahkžmiyetleri kesinleþmiþ suçlularýna, bazý emekli orgeneraller arka çýkýnca, beklemedikleri bir tepkiyle karþýlaþtýlar.
Örneðin ANAP'lý Yaþar Topçu; emekli orgenerallerin, "suçlananlar yaptýklarý her þeyi bilgimiz dahilinde yaptýlar" açýklamasýna, hemen þu karþýlýðý verdi:
- Bu sözler aþiret devleti ifadesidir.
Derya Sazak da, "Halk temiz toplum istedi, çete deðil" baþlýklý yazýsýna þöyle baþlýyordu:
"Emekli generaller TCK'nýn 312/1 maddesindeki 'yasanýn suç saydýðý eylemi övme suçu'nu iþlediler. Milyonlarca insan 'bir dakika karanlýk eylemi' yaparken 'temiz toplumu' arýyordu. Çetelerle gurur duyulmasýný deðil!"
Allah Allah... Yoksa biz, "Türk'e Türk propagandasýyla" üstüne gönder dikip, tepesine de "hukuk, demokrasi, insan haklarý" türünden çeþitli imaj filamalarý astýðýmýz, kamufle bir aþiret devleti olmaktan vaz mý geçiyoruz?
Eski bir eczane fýkrasý vardýr. Prezervatif almak için eczaneye gelen bir Afrikalý; derdini anlatamayýnca, erkeklik organýný tezgahýn üstüne çýkarýp yanýna da parasýný koyar. O sýrada bir kovboy girer eczaneye ve Afrikalý'yý organ yarýþý yapýyor sanarak; o da, kendi organýný çýkarýr tezgahýn üstüne ve alýr parayý...
Kovboyunki daha büyükmüþ.
Bazýlarýnýnki daha büyük olur bazý yerlerde...
Anlarsýnýz ya...