|
|
Efes'i kim bitirdi?
Son iki yılda güçlü kadrolarla Avrupa 3.lüğünden ileri gidememelerinin eleştirisine tahammül edemeyen Tuncay Özilhan, yanlış hesapta istikrarlılığının bedelini bu yıl Avrupa kupasına erken veda ederek acı ödedi. Kötü gidişin tek önden göreni olageldiğim için EFES köpüğünün sönüş kronolojisini yapmak benim hakkım.
Ülke yönetimine TÜSİAD başkanı olarak yön göstermekten fırsat buldukça neler yapmadı ki TÖ takımının başarısı için. Önce, bugünlerde Siena takımını başarıyla yönetmekte olan Ergin Ataman'ı kovmakla başladı takımını kendine göre yapılandırmaya.... Drobnjak'ı NBA'e, Scepanoviç'i Partizan'a , Hüseyin'i 150,000 dolar farka kızıp Maccabi'ye, Mula'yı da Panathinaikos'a gönderdi. Bu oyuncularla oturmuş takımı tamamen bozarken aldıkları ise akıllara seza...Yoğun sakatlıklar nedeniyle defteri kapatmış Stombergas, Avrupa liginde ilk deneyimini yapsın diye alınan Kambala, Kerem'i kazanmak adına sürekli yanlış yerde 2 numara oynatılan Brown.
Kırılan P&PR (halkla ve kişisel ilişkiler) potları da cabası. Eleştiri yazılarından ötürü televizyon yorumcusu istemezükleri..., bunun için takımı ligden çekme tehditleri..., bunun iletilmesi için Milli takım menajeri kiralamalar...Eksikliği hissedilen menajerlik postuna, Federasyon'la ilişkileri düzeltmek için, efendi çocuk kadrosundan, TED Kolejliler Başkanı Aytek Gürkan'ı getirmeler.. 19 maçtır yenilmediği, taşıma seyircisiyle konuk takımları boğduğu Ayhan Şahenk salonunu bırakıp Abdi İpekçi'de oynayarak iç maç mağlubiyetler serisini başlatmalar... Kiralık köşe kalemlerini Tofaş'dan sonra TÖ de kızar takımı kapatırsa basketbol batar kıvamına sokarak, dış seyahat karşılığı pembe tablo yazıları yazdırmalar... Rusya Milli Futbol takımının sponsorluğunu alırken Efes Pilsen'in Eurolig maçlarını televizyon'da tav tav olup sav sav olduktan sonra yayınlatabilme gabilikleri...
Bunları, bundan sonra üst benlerinin zorlamasıyla, parasal güçleriyle sportif olayları ve içerisindeki insanları kontrol edebileceklerini sananlar çıktığında Efes deneyiminden ders alsınlar diye yazdım...
Bravo Demirel (!)
2005 Avrupa Bayanlar Basketbol Şampiyonası'nı Türkiye'ye alacakmış. İki kere bravo..bir...uluslararası organizasyonları, Ali Özsoy farkıyla her şeyden daha iyi yaptığının farkına vardığı için , iki..; bu vesileyle belki de, asli görevinin Milli takımlar ve amatör basketbolun geliştirilmesi olduğunun ayırdına varıp Profesyonel basketbol ve onun liglerinden elini çekmesi ümidini yeşerttiği için...Bu 2. beklentinin gerçekleşmesi seyircisini yitirerek bitmekte olan basketbolumuz için, FIBA' nın satacak yer aradığı angarya şampiyonalardan daha önemli. Bayan basketbolunun kulüpler ve Milli takımlar seviyesinde Avrupa'da esamesi okunmazken, Türkiye'de yapılacak şampiyona külfet ve zillet olmaktan ileriye gitmez.
Anılar yetmez...
Doğada her daim yeşiller vardır. Basketbol koçları da işin doğası gereği, sürekli kazanmaya endekslidirler, göz yaşına bakılmaz. Geçen yıl sezonu 4 kupa ile kapatan Kinder'i 3 kez İtalya Şampiyonu, bir kez Saporta Kupası Şampiyonu, iki kez de EuroLeague'de (1998-2001) şampiyon yapan ve iki kez de yılın coachu seçilen Messina' nın takımındaki görevi 33 sayıyla yenildikleri Scavolini maçıyla bitti. Bu sezon Euroleague' de Ülker'i 2, Efes i de 1 kez yenme başarısını gösteren Messina'yı geçmişi kurtaramadı. Litvanya'dan 39 sayı fark yiyip hâlâ "Biz acayibizdir" diye dolaşanlara duyurulur.
|
|
|
|