kapat
13.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Gün, hiç eksilmedi penceresinden?

Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Gün Eksilmesin Penceremden" şiirinin hazin bir hikâyesi vardır. Bu hikâyeyi Afyonlu şair Osman Attilâ şöyle anlatacaktır:
Diyarbakırlı bir ağanın çocuğu olan Tarancı, 1939'da yüksek öğrenim için Fransa'nın Strasbourg kentine gönderilir. Şair tabiatına yaraşır bir biçimde avareliği yaşamaktadır. Gerçi arkadaşları her akşam, Fransız kızlara gönüllerinin küreklerini mayna etmişlerdir ama, Tarancı gereksiz kapıldığı çirkinlik kompleksinden dolayı kızlardan biraz uzak durmaktadır.

Bu duruma üzülen arkadaşları, aralarında para toplayıp bir Fransız "yosma"sına verirler. Amaç, "yosma"nın kendisini Tarancı'ya tavlatmak...

"Yosma" öneriyi kabul eder.

Fakat bir süre sonra, "Şairiniz sizin olsun, böyle huysuz bir adamın kahrı çekilmez" diyerek aldığı parayı geri verir ve Tarancı'yı da bırakır.

Bu durumu sonradan öğrenen Tarancı, elbette çok üzülür.

Ve o gece pansiyona oldukça sarhoş olarak gelecek ve merdivenlerde sızacaktır.

Ardından da üç gün odasına kapanıp "Gün Eksilmesin Penceremden" şiirini yazacaktır. İşte bu şiiri:

"Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlıyan bulunur;

Ah aklımdan ölümüm geçer;

Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül Tanrısına der ki:

- Pervam yok verdiğin elemden;

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Gün eksilmesin penceremden!"

Cahit Sıtkı, faşizmin kara bir bulut misali Avrupa'ya yayıldığı sırada, Paris'te bir Fransız radyosunda spikerlik de yapmış, Türkçe olarak faşizm belasını anlatmıştır.

Ve bir gün, faşist saldırganlar Cahit Sıtkı'nın bulunduğu bölgeye doğru gelince, bisikletine atlayarak kaçacak, yolda uçakların makineli ateşine tutulmasına rağmen bir rastlantı sonucu yaralanmadan bu vartayı atlatacaktır.

Cahit Sıtkı, askerliğinden sonra Ankara'ya yerleşir. Fakat kendisine uygun bir iş bulamadığından İstanbul'a gelir. Mis sokağında bir pansiyon tutar. Ermeni bir kadın, gelinliğinden kalma, kocaman, çift kişilik bir karyola vermiştir. Mehmed Kemal'in deyişiyle bu karyolada "kundakta bebek" gibidir ve "Garip Kişi" şiirini de burada yazacaktır:

"Bu akşam ilk olarak ağladım,

Bekâr odamın penceresinde.

Hani ev bark? Hani çoluk çocuk?

Ne geçti elime hayatın

Meyhanesinde, kerhanesinde?

Yatağım her gece böyle soğuk.

Saadet bu ömrün neresinde?"



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır