kapat
13.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

III. Selim'den mektup!..

Evlatlarım,Bugünlerde Avrupa ile bütünleşmek ya da ona karşı başka arayışlar içine girmek konusunda ikiye bölündüğünüzü ve tartıştığınızı öğrendim.

Siz, yani 21. asrın Türkler'i bu tartışmaları yaparken, bu konunun ne kadar derin, ne kadar şiddetli ve ne kadar hayati olduğunu anlıyor musunuz bilmem.

Bu yüzden size atanız, dedeniz olarak bazı hatırlatmalarda bulunayım dedim. (Tabii sizin dilinizle.)

Türkiye'nin -o zamanki deyimle- "garplılaşması" meselesi yüzyıllar boyu tartışılmış ve bu uğurda çok kan dökülmüştür.

Mekânı cennet olası dedem Fatih Sultan Mehmet'in Konstantiniyye'yi aldıktan sonra Vatikan'daki Katolik Papası'na bir mektup yazdığını ve "Hektor'un öcünü aldım" dediğini Montaigne adlı Fransız yazarından okumuşsunuzdur.

Bu dava o zamandan beri sürüp gelir.

Evlatlarım,

Ben Osmanlı tahtına oturduğumda 28 yaşında idim. O yıl Büyük Fransız İhtilali oldu. Bizim dışımızdaki dünyanın süratle değişmekte olduğunu ve buna ayak uyduramaz isek çok kötü duruma düşeceğimizi fark ettim. Bu yüzden bir dizi "ıslahat" (siz reform diyorsunuz) yapmaya kalkıştım.

Ülkenin idari, siyasi ve askeri yapısını değiştirmeye giriştim.

O sırada üniversitelerdeki profesörlerin, -medreselerdeki müderrislerin- mahkemelerdeki kadıların ve devlet memurlarının "silsile" denilen bir metotla yükselme imkânı vardı. Yani hiçbir bilimsel çalışma yapmadan, mesleki olarak gelişmeden sadece tekkeyi bekleyerek yükseliyorlardı. Bilimsel ya da mesleksel yetkinlik aranmıyor, sadece yukarısı boşaldıkça aşağıdakiler yükseliyordu. Derhal bu sistemi değiştirdim ve herkesi sınava tabi tuttum. O makamlara layık olanlar kalacak, olmayanlar gidecekti.

Askeri disiplin sağlanması için çok önemli adımlar attım. Fransa'dan, Avusturya'dan hocalar getirttim. Mühendishane-i Berr”-i Humayžn adıyla bir fen okulu açtırttım. Batı dillerinden kitaplar tercüme ettirttim.

Bunun üzerine bana "gavur padişah" adını taktılar. "Allah bilir bu padişah bize yakında frenk esvabı ve şapka da giydirir" dediler. "Sultan Selim'i cin zaptetmiştir" diye rivayet çıkardılar.

Oysa ben dünyada Fransız İhtilali ile doruğa çıkan değişimin, önüne çıkan her şeyi silip süpürdüğünü ve bir dizi reform gerçekleştirmezse Osmanlı'nın da sonunun geleceğini görüyordum. Hayalim "Müslüman ve Avrupalı bir ülke" olabilmekti.

Evlatlarım,

Ben padişah Üçüncü Selim dedeniz, bu projenin bedelini çok ağır ödedim.

Beni önce tahttan indirip kafes arkasına kapadılar. Orada on dört ay hapis kaldım. Sonra beni tekrar tahta oturtmak için İstanbul'a gelen Alemdar Mustafa Paşa saraya girmeden önce, bir takım baltacılar ve bostancılar, kaldığım daireye baskın yaptılar. Orada eşim Refet Kadın ve iki cariyemle, beyaz entarimi giymiş oturmakta idim. Girenler kılıçlarını ve hançerlerini kaldırıp üstüme saldırdılar. Cariyem Pakize kendisini benim önüme attı ve kılıçları tuttu; elleri kan içinde kaldı. Ondan sonra eşim de kendini kılıçların önüne attı ama ikisini de sürükleyip bir kenara fırlattılar. Ben tekbir getirmeye başladım. İlk kılıç darbesi yüzümü ikiye böldü, daha sonra inen kılıç ve hançer darbeleri ile de ruhumu teslim ettim.

Beni daha sonra hep "garplılaşma inkılâbının şehidi" olarak andılar.

Size bu mektubu göndermemin nedeni, 200 yıl önce ülkeye Batılı reformlar yaptırmaya çalışan dedenizin başına gelenlerden ibret almanızdır.

Ama zaman her şeyi değiştirir. Belki de benim dönemimde başarılamayan işi siz, 21. asrın Türkler'i başarırsınız.

Beni "gavur padişah" ilan ederek öldürenler koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının önüne geçemediler, tam tersine bu süreci hızlandırdılar.

Umarım bu sefer siz galip gelirsiniz ve Avrupa Birliği üyesi olduğunuz gün, bu garplılaşma şehidi dedenizi de şöyle bir hatırlarsınız.

Ama unutmayın; işiniz hayli güç ve çetindir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır