kapat
13.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Soygunda Çeçen parmağı mı var?

Gündemi sarsan iki soygunun biri kuşkusuz ki çok profesyonelceydi. Rehine almayı ve zamanlamayı göz ardı etmeyen bir soygundu Kadıköy'deki. Böyle organize bir soygunun arkasında üst düzey bir yetkilinin dediği gibi başka güçler aramak gerek

Geçen yılın eylül ayıydı. İstanbul'a gelen 50 Rus turist, otobüsle Laleli'deki otellerine gidiyordu. Yolcu görünümündeki 3 kişi, Florya'ya gelindiğinde ayağa fırladı, silah zoruyla turistlerin nesi var, nesi yoksa hepsini topladı... Para, mücehver, akla ne gelirse... Sonra otobüsü Avcılar'a götürüp terkettiler, başka bir araçla kaçtılar.

Yaklaşık 1 ay önce de, yine Rus turistlerin otobüsü soyuldu. Çorlu Havalimanı'na inen Rus yolcuları, Laleli'deki otellerine götüren otobüs, TEM Otoyolu'nun Çatalca gişelerine 500 metre kala, içindeki tabancalı bir kişi tarafından durduruldu. Soyguncunun havaya ateş ederek otobüsü durdurmasının ardından, yol kenarına, bir araba yanaştı; içinden inen 3 kişi otobüse bindi. Başlarını koltuklara bastırdıktan sonra, tüm yolcuların ceplerindeki paraları, üzerlerindeki takılarını aldılar ve kaçtılar...

Her iki olayın da o kadar çok ortak noktası vardı ki... Birincisi, soyguncular çok iyi Rusça konuşuyordu. İkincisi kaçarken, takip edilmemek için otobüse bomba süsü verilmiş küçük bir paket bırakıyor ve "Kıpırdarsanız uzaktan kumandayla patlatırız" tehditini savuruyorlardı. Üçüncüsü de, kaçmak için hazır bekleyen bir araçları oluyordu, plakası sökülmüş... Sözün kısası; Ruslar'ın otobüslerini hedef seçen soyguncular aynı gruptandı, belki de aynı kişiler. Daha da önemlisi, polisin delilleri birleştirip elde ettiği sonuca göre, Çeçen'diler...

Bu olayları unutmaya başlamıştık ki, birkaç gün önce; İstanbul'da peşpeşe iki banka soygunu yaşandı. İkincisinin sonucu trajikti... Belki macera tutkusundan, belki çaresizlikten, belki de kolay zengin olma arzusundan yola çıkan 2 arkadaş, Finansbank'ın Kazasker Şubesi'nden para dolu torbalarla çıkmaya çalışırken öldüler, güvenlik görevlisi tarafından vurularak. Acemiliklerinin kurbanı oldular ve soygun polis kayıtlarına "adi olay" olarak geçiverdi...

ZAMANLAMA ÖNEMLİ
Fakat, aynı gün 4. Levent'te yaşanan ilk soygun çok farklıydı. Haki renkli kar maskeleri ile asker botları giymiş, Kalaşnikoflu ve pompalı tüfekli 4 kişi, soğukkanlılıkla İş Bankası'na girdi, para torbalarını alıp çıktı. Yanlarında güvenlik görevlisini rehin götüreceklerdi ama onun yerine karşılarına çıkıveren trafik polisini tercih ettiler. Birkaç saat sonra onu da serbest bırakıp ortadan kayboldular.

Soygunun planlı olduğu belliydi. Öncelikle, güvenlik kamerası olmayan bir şube seçilmişti. Zamanlama da dikkat çekiciydi: şubeye hergünkü gibi 10.30'ta para transferi yapılmasından 15 dakika sonra... Demek ki, uzun süre gözlem ve araştırma yapmışlardı. Bankada ne zaman, ne kadar para olduğunu biliyorlardı.

Yakalanmamak için kendilerine güvence oluşturmayı, bankadan rehinesiz ayrılmamayı da kararlaştırmışlardı. Ayrıca, olaydan bir gece önce, soygunda kullanmak için lüks ve şüphe çekmeyecek bir araba çalmışlardı. Ve, bu arabaya sahte plaka takmışlardı, aynı otobüs soygunlarında olduğu gibi...

Üst düzey bir polis müdürü, soyguncuların profesyonel olduğunun altını çizdi, konuşmamız sırasında çok ilginç açıklamalarda bulundu. Ona göre, zanlıların kullandığı silahlar ve giydikleri askeri kıyafetler belirli bir amaca yönelikti; hedef saptırmaya... Rehin alınan polis memuruyla, arabanın içinde yapılan konuşmalar bile soruşturmanın yanlış yöne gitmesine neden olacak kadar ince ayarlıydı. Daha açık bir ifadeyle, polisin şüpheleri, bir olasılık üzerinde hızla yoğunlaşmaktaydı; banka soyguncularının Çeçen asıllı olabileceği düşüncesinde...

BİR DE UÇK'LILAR VAR
Bu demek oluyor ki; Çeçenler İstanbul'da profesyonelce suç işliyor. Bir de, UÇK'lılar var, yetmezmiş gibi. İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi büyükşehirlerde aylarca soygun yaptıktan sonra Asayiş Şube Müdürlüğü'nde görevli Başkomiser Vedat Ali Yılmaz'ın dikkati sayesinde, yaklaşık 5 ay süren bir operasyonla yakalanan eski Kosova Kurtuluş Örgütü üyeleri...

Onların tarzı farklı... Savaş sırasında, Sırplar'ı tuzağa düşürmek ve araçlarını durdurmak için kullandıkları büyük çivileri, bir banka şubesinin yakınında yola döşüyorlar. Bankadan para çeken insanlar, arabalarıyla ilerlerken birden lastiklerinin patladığını farkediyor, sonra nereden çıktığı belli olmayan birkaç kişi üzerlerine atılıyor. Daha ne olduğunu anlayamadan, paraları, cüzdanları, değerli eşyaları buhar oluyor. Onlar şaşkınlık ve korkuyla kalakalırken, soyguncular hızla kaçıyor...

UÇK'lı çetenin 8 üyesi tutuklu. Ekibin Türkiye lideri Zulbehar Berrisa ise son anda kaçmış. Şebeke, Türkiye'nin yanı sıra İtalya, İspanya ve Amerika'da da, gruplar halinde suç işliyor. Ve hepsi de, savaş sırasında Bosna'da savaşmış askerler. Örneğin, Amerika'daki elebaşı Faik Zecini adında eski bir komutan...

Anlaşılan o ki; birkaç yıl öncesine kadar dünyanın birbirinden uzak noktalarında savaşan, bağımsızlık mücadeleriyle birçoğumuzun hayranlığını bile kazanan bu gruplar -profesyonel askerler- işsiz kalınca, suç çetelerine dönüşmüş. Ve, Moldovalı, Ukraynalı hayat kadınlarıyla, Afrikalı uyuşturucu satıcıları gibi İstanbul'da buluşmuşlar. Asya'yla Avrupa'nın buluştuğu noktada bir megakent olmanın cilvelerinden biri de bu, ne yazık ki..



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır