Avrupa Birliği üyeliği hedefi, Türkiye'nin alternatifi olmayan, tek ve en büyük uygarlık projesi.
AB üyeliğinin olsa olsa tek alternatifi olabilir:
O da AB üyesi olmayan ama bütün yaşam kalitelerini Avrupa normlarına yükseltmiş bir Türkiye..
Yani AB, gerçekten kendini bir Hrıstiyan kulübü olarak tanımladığı için veya başka kaygılarla Türkiye'yi arasına almazsa o, kendi bilecekleri şeydir.
Öyle bir senaryo felâket olmaz.
Asıl felâket, Türkiye'nin AB'ye kızıp çağdaş uygarlık hedefinden vazgeçmesidir.
Kaldı ki o risk 11 Eylül'den sonra iyice azalmıştır. Uluslararası terörün hedeflediği medeniyetler savaşını önlemekte Türkiye'nin önemi yalnız Amerika katında değil Avrupa için de artmıştır.
Yapılacak şey, Türkiye'nin hassasiyetlerini anlatmak için daha fazla çaba harcamak, rest çekerken daha dikkatli olmaktır.
"Amerika'yı gözardı etmeden Rusya ve İran'la arayışa girmek"ten söz etmek, biraz ayarı kaçırmak oldu. Hele bu hazırlığın, askeri kanatta yapıldığının açığa çıkması, sakıncayı arttırdı.
Çünkü resmi olmayan görüşmelerde AB tarafından gelen asıl eleştiri, askerlerin Türk siyasetinde taşıdığı ağırlıktır.
Türkiye muhalifleri şimdi bu yolda yeni bir kanıt elde etmenin keyfini çıkaracaklardır.
Buna fırsat vermemek lâzım.
Partiler tehlikeyi sezerek hemen savunma durumuna geçtiler.
Bu konuda "şüpheli" damgası vurulan MHP bile, lideri Bahçeli'nin ağzından tavrını netleştirmiştir:
"Türkiye'nin AB güzergâhını sonu belirsiz ve hatta tehlikeli bir maceraya dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur."
Orgeneral Kılınç'ın sözlerinden Erbakan'a pay çıkaran ilk yalpalama ardından SP lideri Kutan bile "İran ve Rusya AB'nin alternatifi değildir" dedi.
Avrupa Birliği hedefi, asla seçim mücadelesinin malzemesi olmamalı.
Askerlerin tavrını ortaya koyan bir açıklama, böyle bir tehlikeyi baştan göğüslemenin şartı sayılmalıdır.
Bu durumdan vazife çıkarmak, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun sorumluluğudur.
Başbakan Ecevit dün ilginç ve uyarıcı şeyler söyledi:
- Liderler toplantısı yaptığımız vakit, aramızda bir sorun varsa kolayca çözüyoruz. Fakat kamuoyu önünde bazen değişik üsluplar ortaya çıkıyor..
- Acaba neden Sayın Başbakan?
- O da herhalde siyasetin özelliklerinden kaynaklanıyor!
Uyumu bozmamak ve ortaklarını kırmamak için Ecevit'in teğet geçtiği "neden"i biz açalım:
Baş başa olduklarında kolay uzlaşıyorlar. Çünkü liderler kapalı kapılar ardında "devlet adamı" gibi davranıyorlar, dışarda politikacı oluyorlar.
İçerde "bir sonraki kuşağı" düşünüyorlar, dışarı çıkınca "bir sonraki seçimi"..
Her demokraside bu biraz olur ama bizde çok fazla oluyor.
Partiler ve Seçim yasalarındaki değişikliğin neden bizim için hayati önem taşıdığı bu noktada tekrar karşımıza çıkıyor.
Uyutmak ve unutturmak isteyeceklerdir.
Uyumayalım, unutmayalım!