Picasso'nun çevresindeki insanlara değer vermediğinin, yalnızca sanatını önemsediğinin, hatta babasını sürekli aşağıladığının altını çizen torun Marina, dedesinin "aşk"la ilişkisi üzerine de şunları yazıyor: "Bir sanatçı olarak âşık olmuş olabilir, ama bir erkek olarak asla! Kadınlara değer vermediği için hep terk edildi. Resme harcadığı zaman, onun için her şeyden daha önemliydi."
Yüzyılımızın hangi büyük sanatçısı, ressamı, şairi, yazarı Picasso'nun yazgısını paylaşmamıştır?
Yüzüncü doğum yılında da Türk şiirinin onuru Nâzım Hikmet, şiirinin saygınlığıyla değil de, aşkları ve sevdaları, hatta futbol taraftarlığıyla gündeme gelmedi mi?
Kitleler böyledir işte... "Yaratı"nın içeriğiyle ilgilenmektense, "yaratıcı"nın kimi zaaflarının açığa vurulmasından keyif duyarlar.
Yine Nâzım Hikmet'ten bir örnek vermek istiyorum.
Nâzım'ın son eşi Vera Tulyakova, 1990'da, 9. TÜYAP Kitap Fuarı nedeniyle ilk kez İstanbul'a gelmişti. Ben de Vera ile oldukça uzun konuşma yapmış ve "Vera Tulyakova Anlatıyor: Güneşli Rüzgârı Nâzım'ın" başlığıyla bir kitapta toplamıştım.
Vera'ya göre de Nâzım Hikmet, haddinden fazla "kıskanç" bir erkekti. Ve bir anısını anlatmıştı Vera:
Birbirlerinden pek ayrılmazlarmış... Ayrılmak mecburiyetinde kaldıkları zaman da küçük notlar yazarlarmış... Bir gün Vera, küçük bir not yazarak Nâzım'ın da bildiği bir kadın berberine gidiyor. Biraz sonra haber geliyor ki, Nâzım öfkeyle Vera'yı aramakta... Çünkü berbere de baktığı halde Vera'yı bulamamıştır.
Nâzım'ın bu kıskançlık krizi 15 dakika sürecek, ardından hiçbir şey kalmayacaktır kırgınlığından...
Vera, "Umut beslediği bir kişi hakkında düş kırıklığına uğrarsa, artık o kişi onun için ölmüş demekti" diye bitirmişti sözlerini...
Yaratıcıların da etten kemikten yapılma, bizim gibi insanlar olduğunu ne çabuk unutuyoruz. Öfke, nefret, kıskançlık yalnızca sıradan insanların tekelinde mi?
İkinci Dünya Savaşı yılları Türkiyesinde kimileri ırkçı bir "ülkü" uğruna bir araya gelmiştir. Ama Naziler'den gelen paraların paylaşımında bir ihaneti yaşarlar. 40'lı yıllarda yaşanan bu ihaneti, yirmi yıl sonra bir başkası tamamlayacaktır.
Araştırmacı-gazeteci Rıdvan Akar'ın işte bu ihanetin çevresinde dönen olayları anlattığı romanı "Bir Irkçının İhaneti", "Doğan Kitap" tarafından yayımlandı.
Gerilimi yüksek bu polisiye Akar'ın ilk romanı...
* Tırmık'a Tırmık: Aydın Engin, "Tırmık" köşesindeki yazılarını eleştiriyor. (Can)
* Kötü Günler Kitabı: Bradley T. Greive'den hayvan fotoğrafları eşliğinde keyifli dersler... (Dharma)
* Dostluk: Atilla Keskin'in 12 Eylül sonrasını yurt dışından yansıttığı romanı... (Gendaş)
* Savaş Dalgaları: Steven Pressfield'den Alkibiades ve Peleponnes savaşının romanı... (Bilge Kültür Sanat)
* Yeni Ekonomide Yönetim ve Pazarlama: Çağlar Çoroğlu'dan yöneticilere rehber. (Alfa)
* Yürek Söken: Boris Vian'ın yazmak için yazmanın verdiği haz ile dokuduğu romanı... (İthaki)
* Sessiz Ölüm: Hüseyin Karabey'in videosundan Avrupalı siyasi mahkumların "hücre"si. (Metis)
* Kahveler Kitabı: Salâh Birsel, kahveyi ve kahveleri anlatırken Türk edebiyatına da ışık tutuyor. (Sel)