S. Coşkun
Olağanüstü dönem EKONOMİSİ
Türkiye, 21. yy. başlangıcında olması gereken yerde değildir. Kısır iç çekişmeler, bozulmuş ve çürümüş bürokrasisi, giderek zayıflatılan demokrasisi, ağırlaşan dış politika sorunları ve iç sosyo - ekonomik yapısındaki dengesizliklerle boğuşmaktadır. Ancak, bu ülkenin en büyük talihsizliği, Cumhuriyet tarihinin en kötü yönetimini sergileyen basiretsiz, beceriksiz ve yönelimsiz bu hükümettir.
Biz "milli siyaset" anlayışının temsilcileri olarak öteden beri esas sorunun, söz konusu bu mantık, yani sistemin dizaynındaki yanlışlıklar olduğunu söyleye geldik ve ne yazık ki hep haklı çıktık. Başka bir şekilde ifade edersek kriz ekonomik değil siyasidir
Türkiye'deki sistemin dizaynındaki yanlışlar yüzünden;
á Dış politika açısından; soğuk savaş sonrası yeni dünya denkleminde iradesiz ve yönelimsiz bir dış politika uygulaması ile ülkemizin, büyük fırsatlar heba edildi.
á Ülke içinde; milletin önünü açacak "girişimcilik ruhu"nu ayağa kaldıracak bir siyaset ve yönetim tasarımı oluşturulamadı.
áİçeride; üretim seferberliği: dışarıda; İhracat eksenli bir strateji ile milletin pazarlık gücünün rasyonel kullanımı gerçekleştirilmedi.
á Rant Ekonomisi, kirli siyaset üçgeni, kamu kaynaklarının yanlış kullanımı ve yolsuzluk ekonomisi iktisadi-siyasi elitin çıkar çemberini oluşturdu.
Ülkemiz geçtiğimiz üç yılda IMF'nin sözünden çıkmadı. Ne dedilerse hükümet onu yaptı, ancak sonuç beklenenin tam tersi oldu. 1999'un sonunda imzalanan, 2000 yılında yürürlüğe giren 17. stand-by anlaşması enflasyonu önlemeyi sabit döviz çıpası ile TL'nin değerini korumayı hedefliyordu, tam tersi oldu. Bu program kasım 2000 krizi ile sarsıldı; şubat 2001 krizi ile yıkıldı.
Sonra "güçlü ekonomiye geçiş programı" adı altında yeni bir program uygulamaya konuldu. Bu program;
. Mali piyasalarda belirsizliğin azaltılması ve kriz ortamından en kısa sürede çıkılması,
áFaiz ve döviz kurunun belirli bir istikrar kazanmasının sağlanması,
á 2001'in ikinci yarısından itibaren istikrarlı bir büyüme ortamı geçilmesi hedeflenmişti. Ancak bu hedeflerin tam tersi gerçekleşti. Biz bu, "güçlünün ekonomisine geçiş programı"dır demiştik. Ne yazık ki haklı çıktık. Bir avuç rantiyeci zenginliğine zenginlik kattı, halkın büyük çoğunluğu daha fazla yoksullaştı. IMF programları ile toplumumuzun esasını oluşturan tüm kesimler sistematik bir şekilde ve sırası ile yok edildi.
Türkiye ekonomisi 57. Hükümetin uyguladığı tutarsız politikalar sonucu altından kalkılamayacak ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya gelmiştir.
İşsizlik, yoksulluk, dış borç, iç borç, ekonomik durgunluk ve yolsuzluk ekonomisi 55. 56. ve 57. hükümetler tarafından kalıcı sorunlar haline dönüştürülmüştür. 2000 yılının başından itibaren uygulanan ve 14 ay süren 17. IMF programı nedeniyle yaşamış olduğumuz büyük ekonomik krizin hesabı verilmemiştir. Hiç kimse, krizin siyasi sorumluluğunu üstlenmemiştir. Bu siyasi hesap verilmeden, Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkması mümkün değildir.
Bilindiği gibi, Şubat 2001 krizinden sonra IMF programının yönetimi tamamen Dünya Bankasına devredilerek, Türkiye ekonomisinin yönetiminde siyasal baskıların zemini de hazırlanmıştır.
Bu hükümet, IMF ve Dünya Bankası programları vasıtasıyla sistematik bir şekilde, toplumun gövdesini teşkil eden ana kesimlerin üretim kapasitesini ortadan kaldırmıştır. Sırasıyla esnaf ve sanatkarlar, KOBİ'ler, tarım kesimi, memurlar ve işçiler daha sonraki adım da ise sermaye piyasaları manipulasyonları ile bankacılık ve finans sektörü, en son olarak da büyük sanayiciler bitirilme sürecine sokulmuşlardır. İşsizlik oranı eğitimli gençler arasında %0'a çıkmıştır. İşsizlik oranı % 0artmıştır. İnsanların gelirleri yarı yarıya düşmüş, Milli Gelir 0ranında azalmış (Her Türk vatandaşının geliri 750 $ azalmıştır) ve Türkiye % küçülmüştür.IMF "tarıma vur" deyince, hükümet "öldür" anladığı için, ülkemiz bu yıl, tarım ürünlerinde ciddi bir fiyat artışı ile karşı karşıya kalmıştır. Tarımsal üretim durmuştur. Tarım ürünleri ithali zorunlu hale gelmiştir. Üretim yetersizliği sonucu fiyatlarda astronomik yükselişler görülmektedir. Kasım ayından itibaren 2002 Mayıs ayının sonuna kadar 390.000 ton buğday alımı planlanmaktadır. Mesela, ayçiçek yağında bir yıl içinde 0.000000iyat artışı olmuştur. Yeşil mercimek ise % zamlanmıştır.
Sayın Derviş'in bile itiraf etmek zorunda kaldığı gibi "son on yılın en başarılı hükümeti" olan 54. Erbakan (Refahyol) hükümetinin işbaşından uzaklaştırılması ile yönetime gelen bu hükümet hep bir "olağanüstü" dönem anlayışı ile hareket etmiştir. Bu olağanüstü dönem anlayışı yaşadığımız ekonomik sıkıntıların artmasının ana nedenidir. Şimdi bu anlayışı temsil eden hükümetin millete vermek zorunda olduğu iki önemli hesap vardır. Birincisi, 17. IMF protokolünün hesabı, ikincisi ise hükümeti bu hesabı vermekten kurtarmak için ortaya atılan "Derviş dönemi" nin hesabı...
Yukarıda belirttiğimiz krizleri ve tıkanıklıkları aşmak için üretilen çözümler 57. hükümet ve Derviş tarafından sahiplenilmiş, IMF ve DB'nın istediği içerik ve biçime dönüştürülerek kamuoyuna sunulmuştur. Yasaların gerekliliğine ilişkin kamuoyu konsensüsü sağlanmış ve operasyonlar, -ülkemizin gerçekten ihtiyacı olan- kamu ve özel kesime yönelik iyileştirme düzenlemeleri adı altında yapılmaya başlanmıştır. Kamuoyunda Derviş yasaları olarak bilinen bu uygulamalara en iyi örneklerden birisi Tütün Yasası'dır. Bu yasalarla neredeyse tüm kaynaklarımız uluslararası sermayeye ve kuruluşlara peşkeş çekilmektedir. Bir örnek teşkil etmesi açısından Tütün Yasası ve yasanın doğuracağı muhtemel sonuçlar bu bültenimizde dikkatlerinize sunulmuştur.
TÜTÜN YASASININ UYGULANMASININ MUHTEMEL EKONOMİK VE SOSYAL SONUÇLARI
Korkarım şu anda ne bu hükümet neyin altına imza attığının ne de çiftçiler ve tüccarlar ne kaybettiklerinin farkındalar ama şirketler ne kazandıklarını çok iyi biliyorlar! Ekonomi yönetiminde devlet, hükümet ve parlamento devre dışı bırakılmış ve ekonomi yönetimi üst kurullara terkedilmiştir. Tütün Yasasıyla da aynı oyun uygulamaya konulmuş ve tütünün geleceği tütün üst kuruluna bırakılmıştır.
ÇİFTÇİLERİN SORUNLARINI ÇÖZÜMLEYECEK DÜZENLEME YOK: Tütün üretilen arazinin ve iklimin başka bir ürünü ikame etmeye imkan vermemesi ve kısa vadeli çözümler üretilememesi büyük sosyal sorunlara yol açacaktır. Bu hükümet döneminde ülkenin tüm öz kaynakları uluslararası sermayeye peşkeş çekildi. Bu talandan nasibini almayan kesim kalmadı. Tütün üreticileri de bu yağmanın, bu talanın kurbanlarından biri oldu.
GELİR KAYBININ NASIL TELAFİ EDİLECEĞİ BELLİ DEĞİL: Üretimin baltalanmasıyla 250 bin hektar civarında tarım alanı hızla çölleşecektir. Tütün ekimi; üreticiye yılın 12 ayı istihdam sağlamakta ve 600 bin üreticiyi, yaklaşık 5 milyon civarında bir nüfusu beslemektedir.
SERBEST REKABET ORTADAN KALKMAKTA, TEKEL OLUŞMAKTA: Bu yasayla yapılmak istenen ve kamuoyundan gizlenilmeye çalışılan gerçek, ABD sigara tekellerinin ülkelerinde sigara yasaklarıyla kaybettikleri % 'lük pazar payını geri alma savaşlarıdır. Tekelin özelleştirilmesi gerekiyordu. Bu tütün üreticisinin refah düzeyini arttıracak, tütün kalitesini yükseltecek, üreticinin pazarda malını daha iyi koşullarda ve fiyatlarda satmasını sağlayacak olsaydı buna biz de evet diyebilirdik. Ama bunların niyeti ülkenin tüm varlığını uluslararası sermayeye peşkeş çekmek; onları ne bu millet ilgilendiriyor, ne de bu ülkenin refahı.
DESTEKLEME ALIMI AVRUPA VE ABD'DE YOK YALANI: Bazı Avrupa ülkeleri ve ABD'de ekonomik yönden zorda olan ve/veya verimliliği düşük topraklara sahip üreticiler, bazı durumlarda mahsulden elde edilen gelirin % 0'i civarına ulaşan oranlarda devlet tarafından sübvanse edilmektedir. vermektedir.
ULUSLARARASI SİGARA TEKELLERİNİN GÖZÜ TÜRK TÜTÜNÜNDE: Bu yasa tasarısı Philip Morris, British American Tobacco ve Reynolds için çıkarılmıştır. Yasa maddeleri; 1984 yılında başlayan bir projenin adım adım hayata geçilmesiyle oluştu. PM'in ve Reynolds'ın müdürleri özel ihtisas komisyonlarına yerleştirildi.
SOSYAL DEVLET İLKESİNE VE ULUSAL ÇIKARLARIN ÜSTÜNLÜĞÜNE AYKIRI: Bu yasa Anayasamızın Sosyal Devlet İlkesine ve ulusal çıkarların üstünlüğü anlayışına aykırıdır. Ayrıca yine Anayasamızda belirtilen tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunmasına yönelik hükümlere de aykırıdır. Bu yasa 600 bin üreticiyi, 128 bin ton tütün ihraç eden tüccarı, 4 bin tekel çalışanını ve 250 bin Tekel ürünleri bağlantılı kesimi mağdur edecektir.
ERGİLERLE ELDE EDİLEN GELİR YOK OLACAK: Türkiye'de sigara tüketimi 168.000 tondur. Bu 8.4 milyon sigara anlamına gelir. Bir paket sigaranın ortalama fiyatını 1 milyon kabul edersek 8.4 katrilyon TL. yapar. Bu rakamın 6 katrilyonunu vergiler teşkil etmektedir. Bu vergiler Savunma Sanayi Fonuna, Eğitime Yardım Fonuna ve Sağlık Hizmetleriyle, Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonuna kesilmektedir. Bu yasa ile bu kaynaklar da yok edilmektedir.
ÜRETİM YOK EDİLEREK TARIM ALANLARI ÇÖLLEŞTİRİLECEK: 250 bin hektar tarım alanı çölleştirilecektir. Bu yasaya göre tütün üretimi ancak belirlenen ilçelerde yapılacak. Üretilecek tütünün menşei ve tipi belirlenecek. Sonra uluslararası kartellerin belirlediği kuruldan "ekim belgesi" alınacak. Belgede belirtilen miktardan az ya da çok üretim teslim edersiniz, her eksik ya da fazla kilo için 500 bin TL. ceza ödeyeceksiniz. Eğer ürünün tamamını teslim etmezseniz bu ceza iki katına çıkacak.
ÜRETİCİ, TÜCCAR, TEKEL ÇALIŞANI VE İLGİLİ KESİMLER AÇ BIRAKILACAK: 600 bin üretici, 128 bin ton tütün ihraç eden tüccar 40 bin tekel çalışanı ve 250 bin tütün dağıtımı yapan kesim sokağa atılacaktır. İzin alınmayan bir alanda ekim yapılırsa ne olacak? Önce fideler sökülecek ve yok edilecek. İşlenen bu suç nedeniyle 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilecek. Ve tütün ekilen tarlanın her bin dekarı için 100 bin TL. para cezası verilecek.
KOMİSYONLAR SİGARA TEKELLERİNE TERKEDİLDİ: Tütün mamülleri alt komisyonunda uluslar arası tekellerin elemanları cirit atmaktadır. Komisyonda tekellerin üst düzey 8 elemanı raportör olarak yer almaktadır. Bir yabancı şirket müdürü de alt komisyon başkanıdır. Yasadaki üretime yönelik düzenlemeler üretimi kısıtlayıcı, ithalata sınırsız imkanlar tanıyacak şekildedir.
DÜYUN-U UMUMİYE YÖNTEMLERİ UYGULANIYOR: Düyun-u Umumiye de borçlarını tahsil etmek isteyen Batı devletlerince kurulmuştu ve en önemli gelir kaynağı Tütün'dü. Üretim miktarını, fiyatları onlar belirliyor ve elde edilen geliri paylaşıyorlardı. Bu yasayla Düyun-u Umumiye geri getirilmiştir. Kurtuluş Savaşıyla kazandığımız bağımsızlık kaybedilmektedir.
Bu yasa derhal iptal edilmeli ve yeniden düzenlenmelidir.
Şeker Yasası:
TBMM kabul tarihi: 4 Nisan , Onay tarihi: 18 Nisan
Ekonomik ve Sosyal Konsey Yasası:
TBMM kabul tarihi: 11 Nisan, Onay tarihi: 20 Nisan
Doğalgaz Piyasası Yasa Tasarısı:
TBMM kabul tarihi: 18 Nisan, Onay tarihi: 1 Mayıs
Kamulaştırma Yasası:
TBMM kabul tarihi: 24 Nisan, Onay tarihi: 4 Mayıs
Merkez Bankası Yasası:
TBMM kabul tarihi: 25 Nisan, Onay tarihi: 4 Mayıs
Bütçe Değişikliği Yasası:
TBMM kabul tarihi: 11 Nisan, Onay tarihi: 25 Nisan
Bankacılık Yasası:
TBMM kabul tarihi: 12 Mayıs, Onay tarihi: 28 Mayıs
Telekom Yasası:
TBMM kabul tarihi: 12 Mayıs, Onay tarihi: 22 Mayıs
Sivil Havacılık Kanunu:
TBMM kabul tarihi: 19 Nisan, Onay tarihi: 25 Mayıs
Görev Zararları ve bazı fonların tasfiyesini öngören yasa:
TBMM kabul tarihi: 20 Haziran, Onay tarihi: 2 Temmuz
Tütün Yasası:
TBMM kabul tarihi: 20 Haziran, Veto tarihi: 6 Temmuz
Not: Tütün Yasası, 22 Kasım günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda değişikliğe uğramadan kabul edildi.
Ek Bütçe:
TBMM kabul tarihi: 14 Haziran, Onay tarihi: 20 Haziran
Uluslararası Tahkim:
TBMM kabul tarihi: 21 Haziran, Onay tarihi: 4 Temmuz
İhale Yasası:
Kamu İhale Kanunu Tasarısı TBMM Başkanlığı'na 21 Kasım günü sunuldu.