kapat
24.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Pompei halkı

UNESCO toplantısından dönüşte, Paris havaalanındayım. Türk Hava Yolları uçağının kalkmasına epeyce var ve her zaman olduğu gibi "business class" yolcularını özel bir bölüme almışlar.

Bana da böyle bir bilet gönderilmiş olduğu için bu bölümde oturuyorum.

Köşedeki tezgâhtan çay, kahve veya içki almak mümkün.

"Lounge" tabir edilen bu salonlarda genellikle saygılı bir sessizlik olur ve her ulustan yolcu sessizce ya kitabını, gazetesini okur ya da bilgisayarıyla çalışır ama kimse kimseyi rahatsız etmez.

Şimdi bu kural bozulmuş durumda.

Kadınlı erkekli birkaç Türk yolcu, tek bir koltuk takımına yerleşmek yerine, salonun orasına burasına serpilmiş, iyice yayılmışlar ve o uzak köşelerden birbirleriyle konuşmaya çalışıyorlar.

Doğal olarak da bağırıyorlar tabii.

Her para sahibi Türk kadını gibi "sarışın" laşmış bir hanım, bir yandan sigarasını tüttürüyor bir yandan da kocasına ya da erkek arkadaşına bağırıyor: "Çizmeleri koydun değil mi?"

Adam da "Evet, valize koyduk ya beraber" diye cevap veriyor.

Diğer uluslardan yolcular dönüp, garip garip bu insanlara bakıyorlar.

Onlar da farkında bu bakışların.

Yerli yersiz kahkaha atıyorlar, acayip laflar ediyorlar; ama bilmediklerinden değil, meydan okumak istediklerinden böyle davranıyorlar.

Çünkü şımarıklar.

Çünkü Türk zenginleri olarak kendilerini ayrıcalıklı hissediyorlar.

Çünkü paraları var.

***
Yeni Türk zengini tipini hüzün içinde seyrediyorum.

Üç kuruş paraları olduğu ve dışarıdaki "sıradan" halktan ayrılmış oldukları için dünyaya meydan okuyan, kafa tutan insanlar bunlar.

Kadın leopar desenli dar bir pantolon giymiş, ayağında sivri topuklu pabuçlar.

Arada bir oradan oraya gezinip boy gösteriyor.

Erkeklerin cep telefonları çalıyor; herkesin duyabileceği şekilde talimatlar yağdırıyorlar.

Bütün salon, türedi Türk zenginlerini dinliyor.

Bizimkilere Türkiye yetmedi; kendi halklarına meydan okumakla yetinmiyorlar artık; dünya da dar geliyor.

Her türlü değer ölçüsünden kopmuş eğlence ve yaşam biçimlerini, açlık sınırında gezinen kendi halklarına, göğüslerini gere gere sergilemek, ekranlarda vur patlasın çal oynasın göbek atmak, pahalı giysi gösterisi yapmak bile tatmin etmiyor onları.

Ya bir de o bakışlar; o bakışlar!

Kimseyi umursamadıklarını göstermek için olsa gerek, kötü kötü bakıyor bu insanlar.

Deyim yerindeyse, herkesin boyunun ölçüsünü alıyorlar gözleriyle.

Belki de yanlarında sessizce başını eğmiş gazetesini okuyan adam Sony'nin sahibidir, belki de bilgisayarında çalışan uzun boylu adam Microsoft'un genel müdürüdür. Yorgun yüzlü, gözlüklü adam belki konferans vermeye giden bir Harvard profesörüdür.

Belki o salonda, değil o üç kuruşluk yeni zenginleri, bütçesi Türkiye bütçesini aşan şirketlerin yöneticileri vardır.

Ama kimse hayata karşı böyle küstah, böyle saldırgan ve böyle terbiyesiz değil.

İşte son yirmi yılın iş, kültür ve eğlence dünyası böyle garip yaratıklar çıkardı ortaya.

Aşktan söz eden vıcık vıcık iki satır okuyunca kendilerini aydın zanneden, dünyanın bilim, sanat ve düşünce doruklarından habersiz, kendi halkına, kültürüne ve geleneklerine yabancılaşmış ama pek hayran olduğu Amerika'ya da yamanmayı becerememiş, dünyayı İstanbul dedikodu çevrelerinden ibaret sanan bir azgelişmiş ülke burjuvazisi.

Yani lumpen burjuvazi.

Bu şımarık takım başka ülkelerde de zaman zaman görüldü. Burjuvazinin gelişme aşamasında aynı yozluklar, aynı yüzsüzlükler, aynı görgüsüzlükler sergilendi. Stendhal'i, Flaubert'i okuduğumuz zaman bu kakavanların ağababalarının orada da bulunduğunu görüyoruz.

Ama o ülkelerde hiç olmazsa bunların iç yüzünü gösteren soylu yazarlar yetişti, görgüsüz burjuvaları yerden yere vurdular.

Ve burjuvalar çok özendikleri aristokrasi sayesinde, bütün ülkeyi ele geçiremediler. Güçleri yetmedi.

Türkiye ise, şu anda bu görgüsüzlerin işgali altında.

Ben bunlara "Pompei halkı" diyorum.

Bakalım bu meydan okuma nerede bitecek?

Çünkü; böylesine küstah ve dünya değerler sistemine ters düşen bir "yeni zengin" kitlesi uzun süre devam edemez, etmemeli!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır