Yeni Türk zengini tipini hüzün içinde seyrediyorum.
Üç kuruş paraları olduğu ve dışarıdaki "sıradan" halktan ayrılmış oldukları için dünyaya meydan okuyan, kafa tutan insanlar bunlar.
Kadın leopar desenli dar bir pantolon giymiş, ayağında sivri topuklu pabuçlar.
Arada bir oradan oraya gezinip boy gösteriyor.
Erkeklerin cep telefonları çalıyor; herkesin duyabileceği şekilde talimatlar yağdırıyorlar.
Bütün salon, türedi Türk zenginlerini dinliyor.
Bizimkilere Türkiye yetmedi; kendi halklarına meydan okumakla yetinmiyorlar artık; dünya da dar geliyor.
Her türlü değer ölçüsünden kopmuş eğlence ve yaşam biçimlerini, açlık sınırında gezinen kendi halklarına, göğüslerini gere gere sergilemek, ekranlarda vur patlasın çal oynasın göbek atmak, pahalı giysi gösterisi yapmak bile tatmin etmiyor onları.
Ya bir de o bakışlar; o bakışlar!
Kimseyi umursamadıklarını göstermek için olsa gerek, kötü kötü bakıyor bu insanlar.
Deyim yerindeyse, herkesin boyunun ölçüsünü alıyorlar gözleriyle.
Belki de yanlarında sessizce başını eğmiş gazetesini okuyan adam Sony'nin sahibidir, belki de bilgisayarında çalışan uzun boylu adam Microsoft'un genel müdürüdür. Yorgun yüzlü, gözlüklü adam belki konferans vermeye giden bir Harvard profesörüdür.
Belki o salonda, değil o üç kuruşluk yeni zenginleri, bütçesi Türkiye bütçesini aşan şirketlerin yöneticileri vardır.
Ama kimse hayata karşı böyle küstah, böyle saldırgan ve böyle terbiyesiz değil.
İşte son yirmi yılın iş, kültür ve eğlence dünyası böyle garip yaratıklar çıkardı ortaya.
Aşktan söz eden vıcık vıcık iki satır okuyunca kendilerini aydın zanneden, dünyanın bilim, sanat ve düşünce doruklarından habersiz, kendi halkına, kültürüne ve geleneklerine yabancılaşmış ama pek hayran olduğu Amerika'ya da yamanmayı becerememiş, dünyayı İstanbul dedikodu çevrelerinden ibaret sanan bir azgelişmiş ülke burjuvazisi.
Yani lumpen burjuvazi.
Bu şımarık takım başka ülkelerde de zaman zaman görüldü. Burjuvazinin gelişme aşamasında aynı yozluklar, aynı yüzsüzlükler, aynı görgüsüzlükler sergilendi. Stendhal'i, Flaubert'i okuduğumuz zaman bu kakavanların ağababalarının orada da bulunduğunu görüyoruz.
Ama o ülkelerde hiç olmazsa bunların iç yüzünü gösteren soylu yazarlar yetişti, görgüsüz burjuvaları yerden yere vurdular.
Ve burjuvalar çok özendikleri aristokrasi sayesinde, bütün ülkeyi ele geçiremediler. Güçleri yetmedi.
Türkiye ise, şu anda bu görgüsüzlerin işgali altında.
Ben bunlara "Pompei halkı" diyorum.
Bakalım bu meydan okuma nerede bitecek?
Çünkü; böylesine küstah ve dünya değerler sistemine ters düşen bir "yeni zengin" kitlesi uzun süre devam edemez, etmemeli!