kapat
24.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Bütün sermayem müzik

Son yılların panoramasını yaptığı albümü yakında piyasaya çıkacak olan Fahir Atakoğlu'na göre, insanın duygularına her zaman hitap edebildiğiniz ve kalıcı olabildiğiniz sürece başarırsınız
Fahir Atakoğlu uzun zamandır ortalarda görünmüyordu. Bugüne kadar birçok reklam filmi ile belgesel film müziklerine imza atan ünlü besteci, Türkiye'de en son 4 yıl önce büyük konserler verdi. Sonra da ABD'ye yerleşti. Şimdi zaman zaman Türkiye'ye gelip gidiyor. Geçtiğimiz günlerde ABD kamuoyunda da büyük ilgi uyandıran, 2. Dünya Savaşı'nda yüzlerce Yahudi'yi toplama kampına gitmekten kurtaran 2 Türk'ün öyküsünün anlatıldığı 'Desperate Hours' adlı belgeselin müziklerinde de onun imzası var.

Atakoğlu'nu, önümüzdeki baharda çıkarmayı planladığı albümünün Türkiye'deki kayıtlarını gerçekleştirdiği stüdyoda bulduk.

*! Uzun zamandır ortalıklarda yoktunuz. Yeni albümünüzü kaydetmek için neden Türkiye'yi seçtiniz? Ekonomik nedenlerden mi?

Kayıtları ABD'deki evimdeki stüdyoda yaptım. Şimdi bunların overlap'lerini (üstüste ekliyor) yapıyorum. Burada neyzen, klarinetçi çok iyi arkadaşlarım var. Dünyada eşi benzeri yok bu insanların bana kalırsa.

*! Diğer albümlerinizden farkı ne olacak?

Lübnanlı şarkıcı Fadia el Hage'yle çalıştık. Harika sesi olan bir kız. Seferad müziğini okuyor. Harika bir ses dedim peşinden gittim.

*! Universal'la yaptığınız anlaşmayla yurt dışına da açılıyorsunuz?

Evet, bu sefer Universal'la bir anlaşma yaptık. Notis Fakanakis diye bir Yunanlı şarkıcı var; oranın Ricky Martin'i, Tarkan'ı gibi. Benim bestemi, Lal'i Yunanca söyledi ve şu anda Atina'da bir numara. Platin aldı, acayip sattı. Onun aracılığıyla şirketin Yunanlı Avrupa sorumlusunu tanıdım. Ümit ediyorum Avrupa'da iyi bir tanıtım olacak. Daha da güvenerek sahiplenecekler.

*! Türk-Yunan yakınlaşmasının eseri yani...

Yok canım. Depremden sonra Atina Valisi, Herodion'da konser vermemi istedi. Herodion çok önemli bir yer Atina'da. Her Yunanlı sanatçı çıkamaz. O sene yapamadım, şimdi yeni albümle beraber yapacağız. Böyle başladı Notis'i tanımam. Notis de çıkacaktı benimle, 2 şarkı söyleyecekti konserimde. O zaman bölge sorumlusu EMI'deydi. Sanki anlaşmışız gibi o Universal'a geçmiş, ben de aynı şirketle çalışmaya başladım.

'FAHİR'İN MÜZİĞİ EPİKTİR'

*! Müziğinizde hep etnik ögeler ön planda...

Bu tanımlamayı ben getirmiyorum, duyduklarımdan etrafımda bana söylenenlerden bu tanımlama: 'Fahir'in müziği epiktir'. Büyük koro gerektirir. Tamam onları ben yapıyorum, ama onların dışında birçok müzik yaptım ben. Kendi albümümü yapmadan MFÖ'lere aranje yaptığım zaman 'Anında Görüntü'nün bütün her şeyini yazan da benim. Ben çok yönlüyüm. Müziği hiçbir zaman dar alanda görmedim, at gözlüğüyle bakmadım. Reklam müziklerinde de bu böyleydi. Çıkış noktam melodiydi, yine öyle!

*! Dinleyicilerinizde bir değişim var mı?

Tabii ki 94'te ilk albümü çıkardığımda 8 yaşında olan bugün 16 yaşında. Onları da yakalamak istiyorum. E-mailler geliyor, yeni dinledim diyor, çok beğendim yeni albümleriniz var mı diyorlar. Onları da yakalamak, onların da müzik hayatlarına zevk vermek istiyorum. Dünyanın da buna ihtiyacı var.

*! Peki başarılı müzisyen olmanın ölçüsünü nasıl ortaya koyuyorsunuz?

Sanatta başarı nedir? Yaptığınız sanatın kalıcı olmasıdır. Popüler veya bir haftalık, bir aylık şeyler de var. O da sanattır. İnsanlar sanata değişik kavramlar ve tanımlamalar getiriyor tarih boyunca. Bireysel olarak düşüncem sanatın hangi dalı olursa olsun insanın duygularına hitap ettiğiniz sürece ve o duygularına zamansız bir sürede hitap ettiğiniz sürece, yani kuşaktan kuşağa geçirdiğiniz zaman başarılı oluyorsunuz.

ACAYİP DARBUKA ÇALARDIM

*! Siz ne zaman başarılı bir müzisyen olacağınızı düşündünüz? Yeteneğinizi ilk ne zaman fark ettiniz?

Hani bazen derler ya, 'ben kafaya koymuştum', hiç öyle bir şey yoktu. Ben sadece müzik yapmak istedim. Moda'da küçükken 4 katlı bir evde yaşıyorduk. Şimdi yerine apartman yapıldı. Üst katı bizimdi, altta kuzenlerim oturuyordu. Dayımın oğulları, onun altında da teyzemin çocukları oturuyordu. Dayımın oğulları müzisyendi. Şimdi gerçi müzik yapmıyorlar. Onlarda enstrümanlar vardı. Teyzemin kızı Nil'de de piyano vardı. Epey bir müzik vardı yani. Bizdeyse hiçbir şey yoktu. Ben hep onlara inerdim. 6-7 yaşında filan. Filmler var mesela, ben oturmuşum davul çalıyorum. Bayağı da çalıyorum. Acayip darbuka çalardım! Piyanom yoktu. Akorsuz bir piyano geldi bir gün. Çalıyorum çalıyorum bir şey yok! 7 yaşında anlamışım bunu, kızıyorum. Bana da anlatılan kadarıyla 8 yaşında filan kendi kendime bir şeyler çalmaya başlamışım. Kuzenlerim de akorları öğretmişti. Ben epey yazmaya başladım o zaman. 'Bana bir tane iyi bir piyano alın' demiştim. Ünlü olmak gibi bir düşüncem yoktu.

*! Peki birisi yönlendirdi mi?

Hiç! Benim ailemde hiç müzisyen yoktu ki. Annem çok destek çıktı bana. Ortaokuldaki müzik hocam Cemal Reşit Rey'le tanıştırdı beni. 3 sene özel ders aldım ondan. Haftalığımı giderdim Cemal Reşit Rey'e verirdim. Babam bilmezdi, annem verirdi sonra. Bayağı bir özveri vardı içimde. Müzik yapmayı çok istedim. Ondan sonra 5 sene Londra'da kaldım. Orada bir caz yarışmasında 2. geldim. Onun açtığı bir şey oldu.

*! Başka bir şey yapmak istemediniz mi?

Orada marketing (pazarlama), reklamcılık okudum. Ondan sonra benim işime yaradı, bayağı da iş yaptım. Türkiye'ye gelişimin ikinci gününde Harun Kolçak, rahmetli Onno Tunç'la tanıştırdı beni. Bir hafta sonra Kazankaya'nın bir gemisi, eğlence gemisi vardı, bir baktım yanımda Sezen Aksu. Şimdi çok sevgili arkadaşım tabii. Önümde bir tane klavyem vardı. Onno, dikiş makinesi derdi ona. Daha burda syntisizer yok, yıl 1984 filan. Onno'nun yanında çalardım. Mehmet Ali Birand'la Kıbrıs belgeseli yaptım. Sonra da yürüdüm. 1994 senesine kadar daha bir şey yok tabii. Demirkırat, belgeseller derken... Sezen'le de çalışıyorum o sıra. Çok bestelerim var. Bir albüm yapayım istiyorum. Sezen'in plakçısı Phonex'e gittim. Çıkaralım bari dedi. O zaman en çok satan albümdü.

İŞTE TÜRKİYE'DEKİ FELSEFE

Kullan kullan at, saygı gösterme!
*!!Başarıda şansa, kadere inanır mısınız?

Ben Allah'a inanıyorum, şansa değil. Şans, kader yazılı diyorlar, gerçekten bilmiyorum. İlerisi için, oğlum ve aileme bir şeyler bırakmak istiyorum. Başka bir şeyim yok zaten bırakacak.

*! Ya hayalkırıklıkları yaşadınız mı?

Ben bir besteciyim, sanatçı olarak yaptığımın insanlar tarafından sevilmesini istiyorum. Bunları yaparken ben de bir insanım. Tek sermayem müzik. Ben de insanım. Benim de bir ailem var, ben de kira ödüyorum. Bana sanatçıyım diye dünyanın hiçbir yerinde elektriği bedava vermiyorlar. Sanki milyarder bir besteciymişim gibi 'Gel bana bedava beste ver' diyorlar. 2 senedir benden sürekli böyle bedava şeyler istiyorlar. Ben de vermiyorum, bıktım yani. İlk zamanlarda verdim. Sarı Zeybek'in VCD'sini 2 yıl önce, 10 Kasım'da bir gazete bedava verdi. "Ne bedavası, ayıp değil mi?' dedim. Ben bir müzik yapmışsam 6 sene, 7 sene sonra dinleniyorsa, demek ki bu müzikte bir şey var. Doğru bir şey yapmışım. O da benim geçim kaynağım. Bir yatırımım da yok. Ne konserlerden Tarkan gibi 50 bin dolar alıyorum ne de Michael Jackson gibi 50 tane şey yapıyorum. Öyle olsam bile bir saygı olması lazım. Biraz saygı istiyorum.

Benden sonra gelecek sanatçılara da yazık. Hadi ben gelmişim bu yaşıma, 15 senedir yapmışım bir şeyler. Ya sonrakiler? Kullan kullan at, saygı gösterme! Kendimle barışık bir insanım ama bunlar beni üzüyor.

*! Bu yüzden mi ABD'de yaşamayı seçtiniz?

Biraz buralardan uzak olmak istiyorum. Burada olursam bunlar benim sürekli başıma gelecek ve ben sürekli insanlarla davalı olacağım. Kavgalı olacağım.

*! Ya yeni telif yasaları...

İşte dava açacaksınız. Ben Türkiye'nin tanıtım filminin müziğini yaptım. Turizm Bakanlığı, "Biz sana telif vermeyeceğiz, vermek istemiyoruz bize eserlerinin tamamını ver" dedi. Bir kere bakanlık bana saygı göstersin, böyle bir şey olur mu? Dünya televizyonlarında gösteriliyor biz daha hâlâ telif alacağız. Erkan Mumcu istifa etmiş, biz daha dün öğreniyoruz. Kanun, konserlerde okunan parçalar için telif ödenir diyor. O kadar cüzi ki bu telif. Ama şimdi özel madde koyuyorlar konser anlaşmalarına; telif ödemeyeceğiz diye. Biraz saygı gösterilse memleket olarak daha ileri gideceğiz. Her çıkan kanundan sonra etrafından dolaşıp, sağından girip solundan çıkıp kendi işlerine gelir şekle getirdikleri zaman, Türkiye nasıl ileri gitsin? Ben bir yaratıcı sanatçı olarak bunun hastalıklı bir durum olduğuna inanıyorum.

*! Peki uzun zamandır Fahir Atakoğlu'nu dinlememiştik. Turne, konser var mı önümüzdeki aylarda?

En son 4 yıl evvel Aspendos, Bodrum, Güney'i, Ege'yi gezdim. Şimdi bu albümle beraber, ortak Türkiye turnesi yapacağız. Aynı zamanda Avrupa'ya taşıyacağız konserleri. Bakü Filarmoni benden konser istedi, Mayıs'ta benim bestelerimi çalacağız. İstanbul Caz Festivali, Boğaziçi Festivali, Ankara, Bodrum, Çeşme, Bursa, Antalya gezeceğim inşallah.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır