Kapuscinski çağın önemli gözlemcilerinden biri.. Ama onun umutları bile nefrete toslayıp ertelendi.

"Yeni uygarlığın özelliği çoğulculuktur. Çağımız, ideolojik ve dinsel dogmaları, kabile zihniyetini, karşısındaki yok etme zihniyetini ebediyen geçmişte bırakan çok merkezli anlayışın uygarlığı olacak" demişti.

Ama 11 Eylül katliamı, insanlığın öyle bir ideale ulaşmak için daha çok zamana, emeğe ve anlayışa ihtiyacı olduğunu gösterdi.

Tanrının kendilerini, başkalarını öldürmek ve zaptetmek için görevlendirdiğine inanan insanlar çok dinde var.

Amerikalı aydınların bildirgelerinde ifade ettikleri gibi "Bu kötülük açısından hiç bir medeniyet ve hiç bir dinsel gelenek lekesiz değil.."

Neden Türkiye?

Bu cehennemi gidişi önlemenin ilk koşulu diyalog ve anlayıştır. Batı ile İslâm kültürleri arasındaki bu köprüyü, dini demokrasi ile bağdaştırma yaratacılığını gösteren Türkiye kurabilir.

Neden Türkiye kurabilir?

Wall Street Journal gazetesi, İstanbul'da yapılan AB-İKÖ zirvesinden aktardığı çarpıcı gözlemlerle bu sorunun cevabını verdi dünyaya.

SABAH, Türkiye'deki İslâm'ı yücelten o yazının önemli kahramanı olan Sultanahmet Camii Müezzini Nizamettin Sevil'i bularak konuştu.

Wall Street Journal "Böyle bir imam ne New York'ta, ne de Londra'da var" demişti. Ama biz Türkiye'de pek çok olduğunu biliyoruz.

Zaman zaman Türkiye'de dini köktencilik adına yaratılan şüphelerin, din adamlarından değil, dini sömüren siyasetçilerden kaynaklandığını biliyoruz.

Türkiye'de kadın eli sıkmayan gericiler hükümetlere girdiler, evine televizyon sokmayan örümcek kafalar, devletin en önemli mevkilerine getirildiler.

Yüz akı imam..
Bir de Müezzin Sevil'i dinleyin: "Türkiye, laik, demokratik ve cumhuriyet ilkelerine sonuna kadar bağlı bir lider ülkedir. Elbette İslâm dünyasında yeri apayrı.."

"Fotoğraf çektirmenin ya da bir bayanla tokalaşmanın dinen bir mahzuru yok. Onlarla tokalaşmışız, Türkiye'nin güler yüzünü onlara göstermişiz. Fotoğraf çektirmemek gibi bir pozisyon yaratmış olsaydık Batı belki de İslâm'ı daha farklı algılardı. Buna hakkımız yok."

Başkan Clinton "21'inci yüzyılın kaderini, Türkiye'nin kendine biçeceği rol belirleyecektir" demişti.

Üç çeyrek yüzyıla varan laik ve demokratik geleneğimiz, insanlığın Türkiye'den beklediği rolü üstlenmesine yetecek birikimi sağlıyor.

Yeter ki siyasetçiler, kirli ve küçük çıkar hesaplarına dini alet etmesinler.

Yeter ki insanlar, bu tür siyasetçilere cesaret vermesinler.