kapat
24.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Kaçak güreşenler

Önce iki tutum arasındaki farkı görelim: Avrupa Birliği'ne karşı olmak meşru bir pozisyondur.

Ama Avrupa Birliği'ne üyeliği sabote etmek için provokasyonlar tezgahlamak meşru değildir, suçtur.

Bazı insanlar ya da gruplar Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesine çeşitli açılardan karşı olabilir, bu tezlerini her platformda ortaya koyarak halkı yanlarına çekmeye çalışabilirler. Nitekim bazıları bunu yapıyor. Kamuoyu önünde tartışma açarak AB'ye katılmanın artı ve eksilerini gerçekçi bir biçimde sorgulamaya çalışıyor.

Ama bir de kaçak güreşenler var.

Kamuoyu önünde, "elbette ki Avrupa Birliği'ne taraftar olduklarını" söyleyip arkadan kuyu kazmaya çalışanlar, fikir mücadelesi yerine komplolar tezgâhlayanlar... İşte asıl tehlikeli olanlar bunlardır.

Karen Fogg skandalı, bu kesimin son icraatıdır; Avrupa'yla ilişkilere yönelmiş bir sabotaj denemesidir. Bundan sonuç alamazlarsa, yakın gelecekte "kaşıyacakları" başka hassas noktalar da vardır. Örneğin, bu odaklar yakın gelecekte Kıbrıs'ta çözümü tamamen tıkayacak bir olay tezgâhlamaya ya da PKK'yı provoke ederek demokratik bir Kürt hareketinin gelişmesini engellemeye yönelirlerse, hiç şaşmamak gerekir.

İşin kötüsü, bu odaklara dönüp, "Açık sözlü olun. Karşıysanız sebepleriyle birlikte, samimiyetle ortaya koyun" demenin de bir faydası olmaz.

Çünkü onların açık sözlü olma şansı yoktur.

Hiçbiri kalkıp da, "Her horoz kendi çöplüğünde ötsün, benim çöplüğüme de kimse karışmasın" diyemez. Hayattaki temel düsturunun "Baş ol da, soğan başı ol" özdeyişi olduğunu itiraf edemez.

Evet, eğer AB'ye karşı oluş gerekçeniz sadece ve sadece kendi iktidarınızı korumak ise, ulusal sınırları "kendi çöplüğünüz" olarak görüyorsanız ve o çöplükte astığım astık, kestiğim kestik bir tutumla istediğiniz gibi ötmeye devam etmek gibi bir amacınız varsa, bunu elbette ki tartışmaya açamazsınız. Halkın gözünün içine baka baka, "ben senin ensende boza pişirmeye; senin sırtından geçinmeye devam etmek; yani bu rezil düzeni böylece devam ettirmek istiyorum" diyemezsiniz.

Bu durumda ancak komplolardan medet umabilirsiniz.

***
Son günlerde bir de, sanki Türkiye kamuoyunun AB'ye üyelik konusunda düşündüğü tamamen meçhulmüş de, bir takım "işbirlikçi yöneticiler" halka emrivaki yaparak Türkiye'yi AB'ye sokmaya çalışıyormuş gibi bir hava yaratılmaya çalışılıyor.

Oysa AB'ye katılma, halkın eğiliminin belki de en bariz şekilde bilindiği konulardan biri... Şimdiye kadar, irili ufaklı, ciddi - gayri ciddi onlarca kamuoyu araştırması yapıldı. Yapılan kamuoyu yoklamalarında AB'ye desteğin yüzde 80'lere kadar çıktığı görüldü. Ve bu destek yüzde 60-65'in altına hiçbir zaman düşmedi.

Ama bu açık desteğe rağmen, istenirse bir referandum da yapılabilir, hatta yapılması iyi olur.

Ben, Türkiye'de Avrupa Birliği konusunda referandum yapılmasının yararına inanıyorum.

Birincisi, böyle temel bir kararın halka doğrudan sorulması gerektiğine inandığım için...

İkincisi, referandum öncesi tartışmaların yararına inandığım, özellikle de AB konusunda gerçekten değerli itirazları olanların itirazlarını daha iyi duyabilmek istediğim için.

Ama en çok da, söyleyecek hiçbir sözü olmayan; kendi gayri meşru amaçları uğruna bu süreci baltalamaya çalışan komplocuların saf dışı kalması için...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır