
Derviş'in romanı
Amerika'da yaşayan gazeteci Yılmaz Polat, Kemal Derviş'in Türkiye'ye dönüşünün öyküsünü 'Alo Washington' adlı kitabında yazdı. Polat'ın iddiaları çok ses getirecek...
"Alo Washington"... Yılmaz Polat imzasıyla Alfa Yayınevi tarafından yayımlanan bu kitap, Ekonomi Bakanı Kemal Derviş'in 1970'li yıllarda dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in danışmanlığı ile başladığı kariyerinde Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı'na yükselişinin ve ülkesine "Bakan" olarak geri dönüşünün öyküsünü anlatıyor. Amerika'da yaşayan Polat, işi gereği yakından tanıdığı Kemal Derviş'in hayatındaki bilinmeyen noktalara ışık tutuyor. Polat, Türkiye'ye kurtarıcı gibi gelen Derviş'in, Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı görevini neden bıraktığını, Ekonomi Bakanı oluşunda kimlerin etkisi olduğunu da yazıyor kitabında. IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, ABD Hazine Bakanı Paul O'Neill, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ve ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson... Bu dört isim ekonomik krizle boğuşan Türkiye'yi düzlüğe çıkarabilecek isim olarak Ankara'ya Derviş'i öneriyor. Ve Başbakan Ecevit, 30 yıl önce danışmanlığını yapan Derviş'i Ankara'ya davet ediyor. Gerisi mi? Gelin bundan sonrasını Polat'tan dinleyelim: İyi bir eğitim görmüştü. London School of Economics'ten mezun olmuş, aynı üniversitede ekonomi dalında yüksek lisansını tamamladıktan sonra Amerika'daki Princeton Üniversitesi'nde ekonomi doktorası yapmıştı. Doktorasını yaparken bir konferans için Amerika'ya giden profesör Besim Üstünel'le tanıştı. Üstünel bu idealist genci çok beğendi ve Ecevit'e götürmeye karar verdi. Genç sonunda Ecevit'e danışman oldu. Tezlerini yazdı, dosyaladı ama "Karaoğlan" onunla ilgilenmiyordu bile. İngilizce, Fransızca ve Almanca'yı çok iyi okuyup yazdığı için bu dillerde önüne her gün bir metin koyuyor, tercüme etmesini isteniyordu. Kemal bu duruma çok sinirleniyordu. Tercüman olmayı içine sindiremiyor ama belki düzelir diye sabrediyordu. Ne de olsa danışman kadrosundaydı, ama kimsenin ona bir şey danıştığı yoktu. Sonunda sabrı taştı ve Amerika'ya uçtu.
EVLİLİKTE BAŞARISIZDI AMA İŞTE...
Yıl 1978. Kemal, Princeton Üniversitesi'nde ders veriyordu. Dünya Bankası'na başvuru yapmıştı. Başvurusu kabul edildi. Araştırma bölümünde işe başladı. Buradaki müdürü Atilla Karaosmanoğlu idi. Ama aklı hâlâ Türkiye'deydi. Dünya Bankası'nda çalışan Türkler'le sık sık bir araya gelerek fikirler üretiyordu. Bu arada yetkileri genişletildi; Dünya Bankası'nda sorumlu olduğu ilk ülke Mısır oldu. Ancak evliliği hiç de iyiye gitmiyordu. Gençlik aşkı Neslihan'la geçinemiyordu. Kendini işine verdi. 1987'de Kuzey Afrika Bölümü Direktörlüğü'ne getirildi. Ardından Orta Avrupa da onun sorumluluk alanına verildi. Washington'daki Türk çevresiyle ilişkisini kesip Türkiye'den yeni çevreler edinmeye başladı. İşte Yeni Demokrasi Hareketi'yle tanışması bu döneme rastladı.
Güzel sarışın için işe erken geliyordu
Dünya Bankası'ndaki yükselişinde yaşadığı aşkın da payı yok değildi. Derviş Kuzey Afrika sorumluluğuna getirildiğinde, İran asıllı sekreteri, artık kendisine Cathy adında başka bir kadının yardımcı olacağını söylemişti. Cathy ilgisini çekmişti Derviş'in, ofisine daha erken gelmeye başlamıştı. Sarışın yardımcısıyla uzun uzun sohbetler ediyordu. Boşandıktan sonra onunla evlenmeye karar verdi. Washington'daki Türk çevresinden tamamen koptu. Vatandaşlık hakkı da kazanmıştı.
DERVİŞ'İ YILLARDIR TANIYOR
Yazar Polat, 1970 yılında TRT'de mesleğe başladı. 1980 yılından beri Amerika'da gazetecilik yapan Polat, Tercüman, Güneş gazeteleri ile TRT ve Anadolu Ajansı ile CTV, BRT'de çalıştı. "Alo Washington", Polat'ın Washington üzerine yazdığı üçüncü kitap. "Ateş Altında Kıbrıs" adında Kıbrıs Barış harekatını anlatan bir başka kitabı daha bulunuyor. Yazar Yılmaz Polat, basın şeref kartı taşıyor.
Dostları inandı: Kemal başarır
ABD'de başkanlık seçimleri yapıldığı dönemde Türkiye'de de ekonomik kriz başgösterdi. IMF Türkiye'den dalgalı kur sistemine geçilmesini istiyordu. Türkiye bunu reddetti. Bu sırada Sakıp Sabancı, 11 Aralık 2000'de kızı Sevil ve Özel Kalem Müdürü Ali Haydar ile birlikte Washington'a gitti. 13 Aralık'ta ise "Türkiye'nin ekonomik ve siyasi geleceği" konulu bir toplantıya katıldı. Derviş toplantı yöneticisiydi. Türkiye'ye geri dönme planlarının ilk sinyallerini burada başbaşa yaptığı görüşmede Sakıp Sabancı'ya verdi. Dünya Bankası'ndan emekli olmak istediğini dile getirdi. Artık beklentisi kalmamıştı.
BUSH GELDİ, DERVİŞ GİTTİ
Yakın arkadaşı Fischer, Türk ekonomisiyle ilgili kaygılarını Derviş'e anlattı. Onun Türkiye'ye dönmesi yolundaki ilk işareti vermişti. Dünya Bankası ve IMF'deki Türk arkadaşlarıyla görüşen Derviş, sonunda Türk hükümetini uyarmaya karar verdi. Dünya Bankası'ndan Tanju Yörükoğlu, IMF'ten Sena Eken ile birlikte Ecevit, Yılmaz ve Cumhurbaşkanı Sezer'e bir mektup gönderdi. Türkiye'yi büyük bir krizin beklediğini yazdı. Mektubun bir kopyasını Genelkurmay'a da gönderdi. Tüm bunlar 20 Ocak'ta Bush'un başkanlık koltuğuna oturduğu sırada olmuştu.
Ulusal Güvenlik Dairesi, her sabah yapılan toplantıda Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve sosyal yapısını ele alıyordu. Ankara Büyükelçisi Pearson'ın gönderdiği raporlar da inceleniyordu. Hazine Bakanı Paul O'Neill ise hazırlanan bir Türkiye dosyasında olası bir ekonomik kriz anında yapılacakların senaryolarını topluyordu.
Şubat ayında Pearson, Beyaz Saray'a gönderdiği "acil" mektubunda Milli Güvenlik Kurulu'nda yaşananları anlattı. Fischer hemen Ecevit'i telefonla aradı ve Derviş'ten övgüyle söz etti. Pearson da Ankara'ya Derviş'i anlattı. Sonunda Ecevit, koalisyon ortaklarıyla da görüştü ve 30 yıl önceki danışmanı Derviş'i Türkiye'ye davet etmeye karar verdi. Derviş, Ecevit'ten aldığı daveti ilk önce patronu, Dünya Bankası Başkanı Wolfenson'a iletti. Onu ilk kutlayanlar Wolfenson ve Fischer oldu. Ardından eşi Cathy'yi aradı. Washington'da konuşulanlara göre Derviş ve eşinin arası bu dönemde iyi değildi. Türkiye'ye döndükten sonra "Kriz Dervişler'in evliliğini kurtardı" diye konuşulmaya başlandı. Derviş, Dünya Bankası'ndan 400 bin dolar tazminat ve 4 bin $ maaşla emekli oldu.
ABD YOLLARINA DÜŞTÜ
Derviş'in ilk icraatı ABD Hazine Bakanı O'Neill'e uğramak oldu. İki saatlik görüşmede O'Neill, Türkiye'ye doğrudan bir finansal yardım yapılmayacağını söyledi. Bu görüşmeden sonra Derviş, Wolfenson, IMF Başkanı Horst Kohler ve Fischer'i makamlarında ziyaret etti. Hepsinin Derviş'e güveni tamdı. Kohler, "Krize kadar ekonominin yönetimi IMF'de değil Türk hükümetinde oldu" dedi. Derviş mesajı almıştı. Kriz ilk ayını doldurduğunda artık bakan olan Derviş çantasında programın ayrıntılarıyla ABD'nin yolunu tuttu. Derviş'in IMF'le bir sorunu yoktu. Ancak koalisyon ortağı MHP kendisine güvenmiyordu. Wolfowitz, açıkça "Bu işi başaracak tek isim Derviş'tir" diyordu. Washington'da Derviş ile askerler arasındaki köprünün nasıl kurulacağı konuşuluyordu. Bu, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in konutunda verdiği bir akşam yemeğinde çözüldü. Derviş, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'la tanıştırıldı. Gereken yasaların Meclis'te onaylanmasından sonra Derviş, Amerika yollarına düştü. Kohler ve O'Neill ile görüşen Derviş, kendi kişisel çabalarıyla ikinci dilim kredinin verilmesini sağladı. Hasta ekonomi, yoğun bakımdan alınıp odaya çıkarıldı...
Savaş SÜZAL
|