
Başarıya doymayan bilim şampiyonu
1981'de Türkiye şampiyonu oldu. 35 yaşında profesörlüğe yükseldi. Humbold Vakfı'nın 4 milyon marklık ödülünü ve TÜBİTAK 2001 Temel Bilim Ödülü'nü kazandı
SUNUŞ
Üniversite seçme sınavına sadece 4 ay kaldı. Büyük yarışın heyecanı şimdiden yüzbinlerce genci ve ailelerini sarmış durumda. Tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi. Tıpkı merkezi sınav sistemine geçildiğinden beri yaşandığı gibi... Peki sahi, o eski şampiyonlar şimdi nerede? Başarı çizgileri hala sürüyor mu? Sınavdaki başarı, hayatta da başarılı olmayı sağlıyor mu? Başarıyla yaptıkları seçimlerin sonucundan memnunlar mı? Krizler, işsizlikler onların semtine uğramıyor mu sahiden? Ya çocukları; kendilerinin sergilediği başarıyı onlarda da arıyorlar mı? Ya da tam tersi, çocuklarına derse daha az, müzik, spor gibi etkinliklere daha çok zaman ayırmasını öğütleyenler var mı?
İşte bu sorularla çıktık yola... Kimileri o defterleri çoktan kapatmıştı; konuşmak bile istemedi. Kimileri sorulara seve seve yanıt verdi. İşte gazete küpurlerindeki şampiyonlar ve işte onların sonraki yaşamları; sınav şampiyonluğundan hayat kavgasına uzanan öyküleri...
Yıl 1981. O dönemde sınav iki aşamalı. Önce "seçme" sonra "yerleştirme" yapılıyor. İlk basamağa 421 bin kişi katılıyor, ikinci basamağa ise sadece 152 bin kişi girebiliyor, diğerleri elenmiş durumda. O dönem ÖSYM Başkanı olan Prof. Altan Günalp sonuçları açıklıyor. İlk basamağın yirmincisi ikinci basamağın sonunda birinci oluyor. Ankara Koleji'nden mezun, Ankara Tıp'ta öğretim üyesi olan Prof. İlhan İmamoğlu'nun oğlu, akşam TRT ekranında, ertesi gün de gazete sayfalarında....
Gazetelerin bundan tam 20 yıl önce "İşte 152 bin öğrencinin şampiyonu" olarak manşetlere taşıdığı Ataç İmamoğlu, kuantum mekaniği üzerine yaptığı çalışmalarına profesör olarak görev yaptığı Kaliforniya Üniversitesinde devam ediyor. Aslında ortaokul ve lisede hiç derecesi olmamış. 1981'de şampiyon olarak ODTÜ Elektrik Elektronik Bölümü'nü ise yine birincilikle bitirmiş. 35 yaşında profesör olan İmamoğlu, üniversiteyi bitirir bitirmez Amerika'ya gitmiş.
'DERECELERİN ÖNEMİ YOK' DİYOR
Ne kadar "Derece almış olmamın benim için bir önemi yok" dese de bütün hayatı başarılar, dereceler ve ödüller ve buluşlarla örülmüş bir bilim adamı. Geçen yıl Alexander Von Humboldt Vakfı tarafından ilk kez verilen "Wolfgang Paul" ödülünü kazanmış. Kuantum optiği üzerine yaptığı çalışmalardaki başarıları ile ödülü kazanan İmamoğlu'na , Almanya'da 2 yıl için yapacağı çalışmalar için de 4 milyon mark verilmiş... Vakfın Almanya dışında çalışan Alman ya da yabancı bilim adamlarına verilen ödülünü kazanan İmamoğlu gelecek yıl Almanya'ya giderek kuracağı ekip ile Stuttgart Üniversitesi'nde çalışmalarını sürdürecek.
Geçen yıl TÜBİTAK'ın 2001 Yılı Temel Bilimler Dalı Ödülü'nü de kazanan İmamoğlu 1987-1991 arasında yüksek lisans ve doktorasını Stanford Üniversitesi elektrik bölümünde yaptığı dönemde derslerini daha çok fizik bölümünden seçti: "Kuantum mekaniği doğru dürüst öğretilmiyor. Bunun önemli olduğunu düşündüm ve de öğrenmem gerektiğine karar verdim. Ders aldıkça da hoşuma gitti, daha çok ders aldım. Çalışmak istediğim konularda da fizik bilgisi çok önemliydi."
İmamoğlu önemli bir hayalinin peşinden gidiyor: "Kuantum bilgisayarı. Klasik bilgisayarla çözülümeyen problemleri çözeceğim." Kuantum mekaniği alanında yapacağı buluşlar şu anda bir hayal olan kuantum bilgisayarını bir gün gerçeğe dönüştürebilir. İmamoğlu'nun calıştığı diğer konular ise kuantum optik, doğrusal olmayan fizik ve popülasyon evirmesi gerektirmeyen lazerler...
YAKINDA TÜRKİYE'YE DÖNECEK
2000 yılında karar almış; yakında Türkiye'ye dönecek ve araştırmalarını Türkiye'de sürdürecek. Almanya'daki çalışmalarını tamamlamayı bekliyor. Özel bir üniversitede çalışmayı planlıyor. Devlet üniversitelerini tercih etmemesinin nedeni ise hiç sürpriz değil: İmamoğluna göre devletin öğretim üyelerine verdiği maaşla araştırma yapacak öğretim üyesi bulması ve elinde tutması zor. Şöyle diyor: "Devlet üniversitelerinde verilen maaş o kadar az ki, oturmak istediğim dairenin kirasını bile veremem. İyi bir yaşam sürmek, yaptığın işten zevk duyabilmek çok zor. Devlet bu maaşla araştırma yapacak öğretim üyesi tutamaz. Ben burada yanımda çalışan doktora öğrencilerime Türkiye'deki devlet üniversitesindeki profesörün aldığından daha fazla para veriyorum. Burada bir yanlış var. Bir akademisyen için önemli olan geçim derdi olmasın, çocuğunu iyi okulda okutabilsin...."
Ekonomik zorluklar özel sektöre yöneltti
1984 Türkiye üçüncüsü. 4 yılda hem Fizik hem Bilgisayar Mühendisliği'ni bitirdi. Kamil Adem... O çoğu insanın birini bile zor bela bitirebildiği iki ayrı bölümü aynı zamanda 4 yılda bitirdi: Fizik ve Bilgisayar Mühendisliği. 1984 yılında Türkiye üçüncüsü olan ve Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nü kazanan Kamil Adem, lise yıllarında da ilgisi olduğu fizik biliminin eğitimini de aldı. Fiziğe olan merakı Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'ne başladığı dönemde de geçmeyen Adem, üniversitenin ilk yılında konular basit gelince fizik de okumaya karar vermiş. Bir de fizik okumuş olmayı hiç de eziyet olarak görmüyor ve gerçekten pişman görünmüyor:
"Neden yapmamayım dedim. Bir arkadaşla beraber karar verdik. İkimizde fiziğe meraklıydık. Benim başlarken de fizik konusunda kariyer yapmak gibi bir hedefim yoktu. Kendimizi biraz tatmin için, biraz idealizm için yaptım. Dört sene içinde ikinci bir diplomam oldu. Ama bunu diplomam olsun diye bitirmedim."
Üniversiteyi ailesinden para almadan çeşitli işlerde çalışarak ve ders vererek bitiren Adem, "Üniversitedeyken hiç evden para almadım. Zaman zaman eve para gönderdiğim bile oluyordu" diyor.
Üniversiteyi bitirdikten sonra yüksek lisansa başlayan ancak iş hayatına çok fazla daldığı için yüksek lisansı bitiremeyen Adem, o dönemde radikal bir karar verdi: "İş hayatını önümdeki yapmam gereken şey olarak gördüğüm için o tarafa yoğunlaştım. Ailevi nedenlerden dolayı para ihtiyacım vardı ailemde. Babam olmadığı için aileme ben bakmak zorundaydım. Bu tür nedenlerden dolayı zaman ayıramadım mastır yapmaya. Dersleri bitirdim ama tezimi vermeden ayrıldım. Bir daha da dönemedim. Okulda kalıp daha araştırmacı bir gelecek düşünüyordum. Ortam olabilseydi, araştırmacılığa devam etmek isterdim."
Fakülteyi bitirmeden özel bir şirketten bilgisayar programcısı olarak teklif alan, 1988 yılında özel bir bankada çalışmaya başlayan ancak ileriki yıllarda birkaç iş değişikliği yapan Kamil Adem, şu anda Akbank'ın Aknet biriminde teknik destek müdürü olarak çalışıyor.
YARIN
* 1995 yılı üçüncüsü Özlem İlyas Tolunay kanseri yendi ama son krizde işini kaybetti. O şimdi bir işsiz.
* Bugüne kadar 3 kitap çeviren Tolunay ilk çevirisini Boğaziçi Üniversitesi birinci sınıfta okurken yaptı.
* 1987'de ilk sınavda 1'inci, 2'nci sınavda ikinci olan Serdar Taşkıran "İnsanlar başarısızlık olarak değerlendirdi" diyor.
* ABD'de araştırmacı olarak çalışıyor. "Aklımın ucundan bile geçmezdi: Ben şu anda bir Amerikalı'yla evliyim."
Fatma CAN
|