15 Şubat 2002, Cuma. Saat 11.30. Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun odasına girdik.
Komutan'la el sıkışırken...
Bir ara gözlerimiz, Org. Kıvrıkoğlu'nun gözlerinden koptu...
Paşa'nın çalışma masasının hemen yanıbaşındaki bir "çerçeveye" takıldı.
Genelkurmay Başkanı "dikkatinizi mi çekti" dedi:
- Evet efendim.
- Atatürk'ün nüfus cüzdanının ilk sayfası... Çerçevelettim.
Sonra, "aynı yerde" bir maket gördük.
Ardından "bir başka maket" daha.
Komutan:
"Bu maket" diye söze başladı.
Ve üzerinde "fırtına" yazılı maketi göstererek, anlatmaya başladı:
- Menzili kırk kilometre olan bir topun maketi... Türkiye'de yapılıyor... Ne kadar gurur duysak yeridir.
- Ya öteki maket?
O da bir "firkateyn." Yine "Türk mühendisinin... Türk işçisinin" eseri.
Org. Kıvrıkoğlu:
- Yavuz Bey, Türkiye pek çok konuda Batı ile yarışacak standartta... Türkiye, dünyanın her yerine sanayi ürünü ihraç ediyor... Türkiye büyük ülke... Gurur duyalım.
Bunlar "güzel sözler."
Topluma "moral aşılayan" mesajlar.
Ve bugün, ülkenin bu mesaja gereksinimi var. Keşke bu mesajı, çok daha yüksek sesle "siyaset sektörü" verse.
YOLSUZLUĞA SON
Cuma günü, bütün gazetelerde "TESEV"in araştırması vardı.
"Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı"nın yaptığı, yolsuzluk araştırması.
"Yozlaşma" göstergeleri.
"Rüşvet" grafikleri.
Sorduk:
- Araştırmayı gördünüz mü?
- Hayır, dosya olarak henüz görmedim... Önümüzdeki günlerde gönderirler... Görürüm... Gazetelerde yazılanları ise, okudum.
- Ne diyorsunuz?
- Rüşvet, yolsuzluk, bozulma Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri... Birincisi... Yolsuzluk soruşturmalarında sonuç alınamayınca, neticeye gidilemeyince, caydırıcılık yolları da kapanıyor... Yavuz Bey, Türkiye bu işi çözmek zorunda... Eğer çağdaş bir ülke olacaksak, eğer kendi insanımıza saygımız varsa ve eğer aydınlık bir gelecek istiyorsak, çocuklarımıza yolsuzluk ve rüşvetin olmadığı bir Türkiye bırakmak zorundayız.
TEHDİT VE ÖNCELİK
- Efendim, size "tehdit ve öncelik" konusunu sormak istiyorum.
- Tabii... Sor.
- Bir dönem, önceliğiniz bölücü terördü.
- Yine önceliklerimiz arasında.
- Ama daha sonra "irtica ile mücadele" birinci öncelik haline geldi... Şu anda durum nedir?.. Bunu şu şekilde de sorabilirim... Türkiye, 28 Şubat olayının, bugün itibariyle neresinde?
28 ŞUBAT
Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu:
- 28 Şubat'ta kararlaştırıldı ki, "şu, şu, şu yasalar" çıkarılsın... Bazı yasalar çıktı... Birbuçuk yıl önce yine, bazı yasa tasarıları Meclis'e gönderildi... Gönderildi ama, ne oldu?.. Komisyonda bekletiliyor... Kanunlaşmıyor... Yavuz Bey, bunların çıkarılmasını bekliyoruz... Çıkarılacağını umuyoruz... Evet, tekrar ediyorum, bazı mesafeler alındı... Ancak, bu yasalar da çıkmalı.
DÖRT KANUN
Genelkurmay Başkanı'nın "Çıkmıyor... Meclis komisyonlarında bekliyor" dediği yasa tasarılarının sayısı "dört."
"Konularına" gelince:
1. Devlet Memurları Yasası'nda değişiklik.
Bu değişiklik gerçekleşirse "yıkıcı, bölücü veya Cumhuriyet'in temel niteliklerinden birini değiştirmeye yönelik eylem ve faaliyette bulunan memur, meslekten çıkarılacak... Ve bunlar daha sonra Belediyelerde de çalışamayacak."
2. Dahiliye Memurları Yasa Değişikliği.
Bu değişiklik "şunu" getirecek.
"Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı faaliyeti olan veya Cumhuriyet'in temel niteliklerinden birini değiştirmeye çalışan" polis, iki müfettiş raporu ve iki sicil amirinin onayı sonucu, Bakan tarafından meslekten çıkarılacak.
3. KİT Yasasında Düzenleme.
Burada da yine "yasa dışı işe karışan KİT personelinin, meslekten uzaklaştırılması" kolaylaştırılıyor.
4. Tarikat şeyh ve müritleri ile ilgili yasal düzenleme.
Düzenleme "677 sayılı kanunun" değişmesi.
Ayrıca "kıyafet yasasının" güncelleştirilmesi.
"Bu konularla ilgili cezaların" artırılması.
BATI ÇALIŞMA GRUBU
- Sayın Genelkurmay Başkanım... Bir zamanlar, Genelkurmay'da "Batı Çalışma Grubu" vardı... Hâlâ duruyor mu?
- Hayır.
- Batı Çalışma Grubu, ne oldu?
- Batı Çalışma Grubu'nun görevini, Başbakanlık Takip ve Koordinasyon Kurulu üstlendi... Mesut Yılmaz başbakanken bu kurul kuruldu.
- Kurul nasıl gidiyor?
- Bakanlar, müsteşarlar... Genel müdürler... Her ay toplanıyorlar... Bir, iki toplantı.
- Ne yapıyorlar?
- İrticai, bölücü konular... Bazı kurumlardan bu konuda gelen bilgiler... Hepsi, Başbakanlık Müsteşarlığı'nda toplanıyor.
- Bu kurul ile Batı Çalışma Grubu arasında bir fark var mı?
- Var.
- Nedir?
- Batı Çalışma Grubu, elde ettiği bilgi ve bulguları doğrudan Genelkurmay Başkanlığı'na sunuyordu... Başbakanlık Takip ve Koordinasyon Kurulu ise, doğrudan Başbakanlığa sunuyor... Doğrusu da bu.
- Alınan mesafe?
- Büyük mesafe kaydedildi... Her gün bazı sonuçlar alıyoruz... Ama dediğim gibi, bazı tıkanıklıklar da mevcut.
"BEKLİYORUZ"
- Efendim, tıkanıklık derken... Kastınız nedir?
- Şunu söylüyorum... Bazı konular, Kanun Hükmünde Kararname ile düzenleniyordu... Sayın Cumhurbaşkanı bunu imzalamadılar... Geri çevirdiler... Bunların yasa olarak, Meclis'ten geçmesi lazım.
- Yukarıda konuştuğumuz konu yani... 28 Şubat yasaları.
- Meclis'ten geçmesini beklemeye devam edeceğiz.
Terör listesi
Komutan ile konuştuğumuz konulardan biri de "Terör örgütleri" ve "Avrupa'nın bu terör örgütlerine yaklaşımı."
Orgeneral Kıvrıkoğlu'na sorduk:
- AB, bir kısım terör örgütünü, terör listesine dahil etmiyor... Üstelik Türk devletinin bu konudaki hassasiyetini bile bile... Ne diyorsunuz?
Bu konu, Genelkurmay Başkanı'nın "Üzerinde en çok durduğu" konulardan.
Verdiği yanıta gelince:
- Bu hususta ABD ile aramızda bir ihtilaf yok... Avrupa'ya gelince. Üzüntü ile belirtmeliyim ki, dost ve müttefik pek çok Avrupa ülkesi, bunlara kucak açtı... Yani bir yerde, birbirlerine yakınlaştılar... Orada yerleşmelerine, faaliyet göstermelerine göz yumdular... Ve bugün iki nedenle, terör örgütü listesine alma konusuna soğuk bakıyorlar.
Orgeneral Kıvrıkoğlu'na "Bu iki nedeni" sorduk:
Komutan, "Anlatayım" dedi:
- Birinci neden... Bunlar, oralarda öylesine yerleşik hale geldiler ki... Şimdi batı ülkeleri, kendilerine zarar verileceğinden endişe duyarak, bunları terör örgütü kabul etmeme eğilimine giriyorlar... Edersek bu örgütler başımıza iş açar mı diye... İkinci nedene gelince... Tarihten gelen bir konu... Lozan'a kadar uzanıyor... Hatta daha öncesine... Bu, Batı'nın eski politikası. Arzuluyorlar ki, Türkiye'deki etnik gruplar çok daha fazla haklara sahip olsun.
Bunları konuşurken Komutan, bir hususun altını, birkaç kez çizdi:
- İşte bütün bunlardan dolayıdır ki, biz kendi içimizde güçlü olmak zorundayız... Güçlü olalım ki AB'ye şartlarımızı kabul ettirebilelim.
Asker ve demokrasi
Komutan "her konuya hakim." "Her konuda" düşüncesini açık, açık söylüyor.
Ancak...
Siyasi konularda "mesafeli."
Burada bir "ayrıntıyı" belirtelim.
"Asker" herkesi gözetliyor.
Gözetliyor ama "hiçbir kurum, kurul ve kişinin işine de" karışmıyor.
Bu ayrıntılardan sonra, Komutan'a "kısa" fakat "açık, seçik" bir soru:
- Efendim, asker siyasetin neresinde?
- Yavuz Bey, Türk Silahlı Kuvvetleri, politikanın dışındadır... Bu bize büyük Atatürk'ün emridir... Asker, Türk demokrasisinin yılmaz savunucusudur... Asker, Türkiye'nin yararına olan her faaliyeti destekler... Türkiye'ye hizmet eden herkesi bağrına basar... Bugüne kadar olduğu gibi... Ve asker, yurt savunması için her zaman, her göreve hazırdır... Kimse, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin demokrasiye olan inancından ve imanından kuşku duymasın...
PORTRE
O bir lider
Komutanlık, liderliktir. Ayrıca...Komutan, "geleceğin liderlerini" de yetiştirmekle görevlidir.
"Lider Kıvrıkoğlu" emir ve komutasındakilere sık sık diyor ki:
- Liderlik, emretmekle olmaz... Komutanlık, sizden alt rütbedekilerin yüreğine korku salmak değildir... Liderlik bir sanattır... Bu da bağırıp çağırmayla olmaz.
"Ya nasıl olur?"
Kıvrıkoğlu Paşa'ya bu soruyu sormadık.
Ancak o "liderliğin" nasıl olacağını anlattı:
- Yanındakileri seveceksin... Onları anlayacaksın... Sana güvenecekler ki, peşinden gelsinler.
"Başka" diyecek olduk.
Org. Kıvrıkoğlu:
- Yavuz Bey, komutan odur ki, astlarının gönlünde taht kurar... Komutan odur ki, adil davranır... Komutan odur ki, liderliğin bağırmak, masayı yumruklamak olmadığını bilir.
Sohbetin bu aşamasında takıldık:
- Ve komutan odur ki, asker karavana yerken, kendisine kebap getirtmez.
Org. Kıvrıkoğlu "elbette" dedi:
- Yavuz Bey, siz Sarıkamış'ta ne yediniz?
- Karavana... Er ve erbaşın karavanasından yedik.
- Sayın Cumhurbaşkanı da, ben de aynı karavana ile karnımızı doyurduk... Ben komutanım... Eğer bir birliğe gidiyorsam, erle aynı masaya otururum, er ne yiyorsa ben de onu yerim... Komutanlık budur.
Sarıkamış'ta Cumhurbaşkanı Sezer, Kıvrıkoğlu ve erat, aynı masada aynı karavanadan yedi. Kıvrıkoğlu, "Er ne yiyorsa, ben de onu yerim. Komutanlık budur işte" diyor.
YARIN
* "Komutan odur ki, astlarının özel sorunlarını bile bilir ve çözmeye çalışır... Liderlik için bu şarttır."
* "Laiklik devletin temel ilkesidir, toz kondurtmayız."
* "Kabul edemeyeceğimiz bazı şeyler var. Ve bunlardan zerre kadar taviz vermeyiz."