Farketmişsinizdir; yabancı futbolcular sinirlenince muhatapları anlamasa bile kendi dillerinde küfrediyorlar.
Tayyip Erdoğan da öyle..
Heyecanlanınca, biraz gerginleşince hemen "ana fikri"ni açık ediveriyor.
Değiştiğine milleti inandırmak için süründüğü boyalar pul pul dökülüyor, foyası meydana çıkıyor.
Dini muhafazakârların yoğun olduğu İstanbul Sultanbeyli'de yeni bir gerici kışkırtmada bulundu:
"Bu millete (çoğalmayın) tavsiyesi, adeta bir (ihaneti vataniye), bu milleti azaltarak tarihten, dünyadan silme projesidir. (Nüfus olmazsa, halk olmazsa bu ülkede ekonomik sorun olmaz) diyorlar. Bu milletin çoğalması lâzım. Biz böyle düşünüyoruz. Sakın ha, Allah ne verdiyse!.."
Batı'da da muhafazakâr siyasetçiler nüfus planlaması politikalarına karşı çıkıyorlar.
Ama Erdoğan gibi yalan söylemiyorlar.
Güç, sayıda değil kalitede
Kimse millete "çoğalmayın" demiyor.
Önerilen, öğretilen şu:
"İstemediğin, bakamayacağın, sevgi ve mutluluk veremeyeceğin çocuğu dünyaya getirme.."
Her şeyin başı ekonomi..
Yamyam kabileleri hariç dünya Tayyip Erdoğan'ın kafasını yüz yıl önce aştı.
"Ne kadar kalabalık, o kadar güç ve mutluluk" formülü geçerli olsaydı biz Yunanistan'dan ve Norveç'ten daha gelişmiş ve mutlu olurduk, Arapların da İsrail gibi bir sorunu olmazdı.
Türkiye'de az sayıda aydın, işadamı, memur, işçi, çiftçi, esnaf üretiyor ve kendilerinden daha kalabalık olan verimsiz ve işsiz bir nüfusu yaşatmaya çalışıyor.
Kalkınmaya kaynak kalmadığı için de milyonlarca insanın ömrü İşçi Bulma Kurumu'nun, hastanelerin, mahkemelerin kapılarında, kadınlarınki çeşme başlarında, erkeklerinki kahve köşelerinde geçiyor.
Neden on çocuğu yok?
Çocuklarımıza daha iyi bir eğitim ve meslek, halka sağlık hizmeti, gençlere iş verebilmek ve çağdaş bir yaşamın alt yapısını kurabilmek için, nüfusumuzu sayıca değil kalite olarak yükseltmeye mecburuz.
Erdoğan 24 yıllık evli ve 4 çocuğu var. İstese Allah 15 tane de verirdi. Ama istemedi. Çünkü o zaman hepsini birden Amerika'da okutamayacaktı. Yaptığı iki yüzlülüktür!
Önermesi olsa olsa, onuru kırılmış, ezilmenin öfkesinde kaybolmuş, küreselleşmeden kopmuş bir toplum getirir.
Yoksa öyle bir toplumu, oy tarlası olarak ideolojisi için daha verimli mi görüyor?
Ancak bir cahil "Allah ne verdiyse çoğalın" diyebilir. Bir de gelişmiş toplumda iktidara gelme umudu bulunmayan çağdışı partiler..
Tayyip Erdoğan "çoğalın" çağrısını Sultanbeyli'de yapabildi. Kadıköy veya Bakırköy'de yapsa milletin kendisine "Hadi ordan" diyeceğini biliyor.
Neyse, artık insanlar uyandı. Çocuk dünyaya getirmenin sorumluluğuna ayıldı herkes.
Çünkü çoğalma güdüsüyle yaşayan canlılardan insanı ayıran fark akıldır.
"İçki yasağı"ndan sonra "çoğalın" önermesi, Tayyip Erdoğan'ı kendi sığlığında karaya oturtacaktır.
Bu da demokrasinin güzelliği..