Cambaza dikkat!
Refahyol hükümetinin Çalışma Bakanı Necati Çelik, siyasetteki din bezirgânları hakkında ibret verici açıklamalar yaptı.
Çelik'in, Hürriyet'e demecinde Necmettin Erbakan ve yakın çevresi için verdiği hüküm, bir anlamda 28 Şubat'ın da, Refah ve Fazilet partileri hakkında verilen kapatma kararlarının da haklılığını onaylıyor:
"Bu zevatın Türkiye'ye verdiği zararın boyutunu ölçmek mümkün değil. Koltuk ve ikballeri için dindarları da, dini de kullanıyorlar. Elimde yetki olsa bunların hepsini ömür boyu siyasetten yasaklarım."
Erbakan ve tayfasının kafasındaki dinin, İslâmiyetle ilgisi olmadığını söyleyen Çelik "Siyaseti Allah rızası için yaptıklarını söylüyorlar ama gerçekte böyle olmadığını kendi tecrübelerimden biliyorum" diyor.
Çelik'e göre Türkiye'de rejim sorunu yok.
Erbakan ve çevresindeki 5-6 kişi tasfiye edilirse her şey yoluna girecektir. Dindarların huzuru ve Türkiye'nin selâmeti, ülkede "demokratik, laik, sosyal hukuk devletine dokunulmayacağı" güveninin halka kazandırılmasına bağlı..
"Değiştim" diyenler
Çelik acaba Tayyip Erdoğan'ın AKP'sine kur mu yapıyor? Hayır..
"Yenilen dayağın sonucu olarak kişiler değiştim diyorsa, demokrasi ve hukuk demeye başlıyorsa bu içtenlikli değildir. Mesele, en güçlü olduğunuz zaman ne yapacağınızdan herkesin emin olmasıdır."
Yani güç eline geçtiği zaman Tayyip Erdoğan'ın ne yapacağından emin değil. Ona güvenilemeyeceğini söylüyor.
Nitekim Erdoğan, Haber Türk'ün TV kanalında "Sütten ağzımız yandı, yoğurdu üfleyerek yiyoruz" diyerek sahiplendiği "değiştim" iddiasının samimi bir inanca değil, köprüden geçerken ayıya dayı diyenlerin takıyeciliğine dayandığını açık etti.
Erbakan'dan ayrılma nedenlerinin bir çoğu, Refah ve Fazilet'in kapatılma nedenleri arasında varmış.. Aşırılıklar olmuş..
Yani o da düne kadar ateş püskürdüğü 28 Şubat'ın ve parti kapatma kararlarının haklılığını Necati Çelik gibi onaylıyor.
Şüphe etmek görev
En ilginç itiraflarından biri de şu: "Adil düzenin adı güzel, içeriği değil!"
Oysa belediye başkanı adayı iken odamda söyledikleri dün gibi hatırımdadır: "Adil düzen öyle bir düzen ki, geldiği zaman kimse demokrasi aramayacak!"
Tabii buradan yola çıkarak Erbakan ve Tayyip Erdoğan bahsinde "al birini, vur öbürüne" diye kestirip atmak acımasızlık olur.
Değişmek, herkesin hakkı.
Ama yanlışta ısrar etmek gibi "değiştim" diye halkı kandırmak da suçtur.
Türkiye bu suçları, hep aceleciliğin yanılgılarını pahalıya ödedikten sonra farketti.
Yağmurdan kaçarken doluya tutuldu.
Toplum bugün aynı psikolojiden kaynaklanan bir kaçış ve arayış duygusu içindedir. Aydınlar ve medya, aynı kötü tecrübenin tekrarını önlemek için şüpheci davranmak zorundadır. Bereket ki ekonomik istikrar arayışı, bir erken seçim macerasının önünü tıkıyor.
Bu şansın kazandıracağı zamanı, din merkezli siyaset cambazlıklarını izlemek ve önlemek için kullanalım..