Tarih kitapları insanlığın sürekli çatışma içinde olduğunu gösteriyor.
İnsanlığın bugün daha yoğun bir çatışma içinde olduğu söylenebilir mi?
Neden böyle bir kıyaslama yapma gereksinimi duyuyoruz? Aslında bu kıyaslamayı yaparken üstü örtülü olarak ifade ettiğimiz bir gerçek var: Modernleşmeye ve daha yüksek bir uygarlık düzeyine ulaştığımızı iddia etmemize rağmen çatışmalar azalmadığı gibi artarak sürüyor. Hala din çatışmalarından söz ediyoruz. Çatışmayı şimdi uygarlıklar savaşı olarak ifade etmeye başladık.
Çatışmadan neden kurtulamıyoruz?
Bu önemli soruyu yanıtlamak kolay değil. Konuyu çok çeşitli boyutlarda tartışmak gerekiyor. Hem bireysel hem toplumsal düzlemde ciddi değişimler olmadığı sürece çatışmayı azaltmak olanaklı değil. Korku ve düşüncelerine yapışmış olan insan saldırganlığı ve şiddeti sürekli körüklüyor. Saldırganlığımızı anlamak için geleneksel düşünce alışkanlıklarımıza ve korkularımıza dikkatle bakmamız gerekiyor. Bu gözlem alışkanlığını kazanmadığımız sürece ne kadar uygarlaşsak da saldırganlığı içimizde yaşatıyor ve besliyoruz.
KABUL ETMEK YA DA ONAYLAMAK
Bu konuyu burada bırakıyorum. Çünkü çatışmayı azaltabilecek bazı şeyler var.
Uluslararası öğrenci değişimi programlarını yürüten AFS'nin bir amacı şöyle açıklanmaktadır: Kültürlerarası etkileşim ve değişim yoluyla eğitim.
Kısaca söylersek; bir kişi ister ABD'ye ister Van'a gitsin bulunduğu kültürel ortamda hiçbir önyargı barındırmadan içten hissederek yaşayabilmeyi başarmalıdır.
Bu yolla kültürlerin birbirini anlaması ve yakınlaşması kolaylaşacaktır. Kişi o kültüre karşı eleştirel veya savunmacı bir anlayışla yaklaşırsa tepkiden başka bir şeyle karşılaşmayacaktır. Kişiden beklenen o kültürü ve o kültürde yaşadıklarını onaylamasa da kabullenmesidir. Onaylama ve kabullenme arasında önemli ve ince bir fark bulunmaktadır. Kişinin bir olguyu ret etmesi ya da onaylaması söz konusu değildir.
Yukarıdaki söylediklerimizi kısaca özetlersek saygılı ve sentezci bir yaklaşım kültürlerarası yakınlaşmanın ilk adımıdır diyebiliriz.
Siz camiye, sinagoga ya da kiliseye yapılan bir daveti hıristiyan, musevi, müslüman ya da ateist olma gerekçesiyle reddederseniz bu diyaloga bir katkınız olmayacaktır.