Haylaz çocukta cevher vardır
Kötü karne getiren çocuğunuza yüklenmeyin. Ünlü, başarılı bazı isimler bakın okul sıralarında nasıl haylaz ve fırlamaymış:
MÜJDAT GEZEN:Dalga geçince cetveli yedim
İlkokul ikinci sınıftayken Türkiye ve İstanbul haritasını ezbere çiziyordum tahtaya. Öğretmenim de bununla övünmek için beni alıp sınıf sınıf dolaştırırdı. Düşünsenize, 15 tane sınıf var ve ben hergün o sınıflara teşhir ediliyorum. Bir gün rahatsız oldum ve İstanbul Boğazı'nı haritadan çıkardım. Tabii öğretmenim de rezil oldu benim yüzümden. Kafaya cetveli yedim haliyle. Özellikle yaptığımı anladı çünkü. Çocukla okulu barıştırmak lazım. Benim okulumda da yaramaz öğrenciler var. Duvarlara yazı yazıyorlar, sandalye kırıyorlar. Ama bunlar çocukça şeyler. Normal karşılıyorum.
Ayşegül Aldinç:Sıraya çıkıp göbek atardım
Çok yaramazdım. Sürekli erkek çocuklarla oynardım. Yaramazlıklarım o kadar biliniyordu ki mahallede 'Ayşegül'ün annesi babası' diyordu ailemi görenler. Sadece ilkokulda değil, ortaokulda bile çok haylazlıklar yaptım. Öğretmen tahtaya arkasını dönüp ders anlatırken sıraya çıkıp göbek atar ve inerdim. Ama bir keresinde sıraya çıktığım anda öğretmen arkasını döndü ve dondu kaldı. Kızmadı, direkt anneme şikayet etti. Annem ne kadar haylaz olduğumu bildiği için yadırgamadı ceza da vermedi hiç...
GANİ MÜJDE:Hâlâ akıllanmış sayılmam
İlkokuldan önce okuma yazma ve dört işlemi biliyordum zaten. İkinci sınıftayken uzay çalışmalarına merak saldım. Öğretmenler odasına girip bir hoca edasıyla öğretmenlerime uzayla ilgili bilgiler verirdim. O dönem Neil Armstrong aya ayak basmıştı. Televizyon falan da yok. Ben de gazetelerden okuduğum kadarıyla Armstrong'un ay maceralarını anlatırdım. Öğretmenlerim can kulağıyla dinlerdi.. Delirmem ve yoldan çıkmam buluğ çağı ve üniversite yıllarıma rastlar. Hâlâ da akıllanmadım zaten. Ortaokulda müdür yardımcısı sebebini hiç bir zaman anlayamadığım bir şey yüzünden kulağımı çekmişti 2 gün ağladım. Aylarca ölmesini istedim.
Mahalledeki oğlan çocukların komutanı!
Ben hâlâ çok haylazım.. Okuldaki ve bütün mahalledeki oğlanları toplar tabur yapardım. Şehrin en yüksek mahallesine çıkar, kapıları çalar kaçardık. Şehri periler bastı diye bir telaş basmıştı herkesi.
Fen dersinde sıraya cümbüş koyardık ve hoca arkasını döndüğünde tellerini tıngırdatıp saklardık. Hoca da kızmak yerine "Biraz daha çalın da hep beraber oynayalım" derdi.
11- 12 yaşlarındaydım o zaman. Demek ki müziğe herhangi bir yerden girilebiliyormuş. İdareyle hiç başım derde girmedi. İdare hoş görüyordu beni. Hiperaktif bir çocuktum çünkü. "Bir şey biliyor da yapıyor" derlerdi... Haylazlık başarısızlık demek değildir. Ceza yanlış. Haylaz çocukta cevher var. Benden belli değil mi?
Özlem YURTÇU
|