Bu saatte halı sahada, mahalle arasında, bilemediniz amatör kümede maç oynanır, ama Süper Lig mücadelesi yapılmaz. Bu bir...
Bu sahada futbol oynanmaz. Bu iki...
Bu hakem ve yardımcılarıyla da olmaz! Bu da üç...
Maçın başlarında iki mutlak pozisyon var; ikisinde de Mehmet Yozgatlı beceriksiz, takımı İstanbulspor'un kaderiyle oynuyor.
Ahmet Dursun'a penaltı çalınmıyor, Zdravkov topla ceza alanı dışında elle oynadığı için atılmıyor...
Bunlar yüzünden Beşiktaş, Güngören Stadı'ndan çıkardığı üç puanın değerini iyi bilmeli, öpüp başına koymalı!
Şimdi maçın ayrıntılarına bakalım.
1- Futbol aynı zamanda estetikse ve bazen her şeyi unutup şiirsel tek bir hareketin peşine düşüyor, doksan dakikalar boyunca özlemle o hareketi bekliyorsak, İlhan Mansız'a maçın son dakikalarındaki iki rakibi aynı anda oyundan düşüren o muhteşem aşırtmasını bize seyrettirdiği için teşekkürler... Ayrıca gol vuruşları da çok güzeldi İlhan'ın.
2- İstanbulspor'un uzun zamandır bu kadar çok hücuma çıktığı bir maçını izlememiştim. Demek ki, Beşiktaş orta sahası tehlike sinyalleri veriyor. Baya ve Tümer savunma görevlerinde yumuşaklar; kanatlar ise çok çizgiye kaçıyor; ortadan gelenlerle bir tek Tayfur boğuşuyor!
3- Beşiktaş'ın en üstün yanı maçın her anında tempolu oyuna dönebilmesi. Tempoyu artırdığında gücü de ellerine geçiriyorlar. Ama durdukları veya topu rakip kullandığı zaman Beşiktaş'ın sahayı iyi parselleyen bir takım olamadığı ortaya çıkıyor.
4- Daum, maçın bitiminde gidip Aykut'un elini sıkmalı ve demeliydi ki, "Sağol, Bülent Üçüncü'yü oyuna sokmak için 60 dakika beklediğin için sağol!" Bülent oyuna girdiği andan itibaren Beşiktaş savunmasını fena halde zorladı.
5- Beşiktaş oyuncu değişikliği yapmadan maçı tamamladı. Kadronun "kemikleşme"ye başlaması açısından iyi bir işaret bu! Yine oyun bazen Bayram'ın eksikliğini hissettiriyor.