Niyet mektubundan bir alıntı: "Reel GSMH'nın 2001 yılında %. azalacağı tahmin edilmesine rağmen, yılın üçüncü çeyreğinde hafif bir ekonomik düzelme başlamış olup, bunun 2002 yılında da devam etmesi beklenmektedir". Doğrusu, "hafif" olarak tanımlansa bile toplam üretim açısından "ekonomik düzelme" görebilmek için nasıl bir göstergeye bakıldı merak ediyor insan. Aylık sanayi üretim indeksi rakamları geçen yılın üçüncü çeyreğinin ilk iki çeyrekten, son çeyreğin de ilk üç çeyrekten daha kötü olduğunu gösteriyor. Doğru, ağustos ve eylül aylarında görülen "daralma eğilimindeki azalma" bir iyimserlik yaratmıştı. Ama daha sonraki rakamlar "sanayide canlanmanın başka bahara" kaldığını gösterdi. Geçen hafta açıklanan veriler 2001 yılında toplam sanayi üretiminde yüzde 10 civarında bir daralma, yani, 1996 yılındaki kadar bir üretim gerçekleştiğini gösteriyor. Dahası, mevsimsel etkilerden arındırılmış indeksteki eğilim "aşağıya doğru" ve herhangi bir toparlanma işareti yok.
Yine niyet mektubundan bir alıntıyla devam edelim: " (Hedeflerin) başlıcaları, enflasyonun hedeflenen seviye olan %5 düzeyine indirilmesi, ihracata dayalı olması gereken büyümenin yeniden başlaması ve büyümenin sağladığı getirilerin düşük gelir gruplarına daha hızlı yayılmasıdır". Oysa, uygulanmakta olan program "büyümeyi", özellikle de "ihracata dayalı büyümeyi" hedefleyen bir program değil. Program, "toplam borçların döndürülmesi" anafikri etrafında kamu kesiminde kapsamlı bir değişim ve kamu maliyesinde disiplin amaçlıyor.
Niyet mektubuyla çerçevesi çizilen reform programı hedeflerine katılmamak mümkün değil. Bu reformların gerçekleşmesi için siyasi iradenin çok güçlü olması ve toplumdaki diğer kesimlerin önünde yer alması başarı için "olmazsa olmaz" bir koşul. Oysa, şimdiki haliyle, siyasi irade programa yönelik hemen hemen her konuda "gönülsüz" olduğunu gösteren bir tavır takınıyor. Sanki bütün reform kararları bürokrasi ve bir bakanın zorlamasıyla hayata geçiriliyor. Bu "niyetsizliği" bir kenara yazın.
Geçtiğimiz yıl mart ayında iç borç sorununun radikal bir şekilde çözülmesi için bir fırsat yakalanmıştı. Wall Street deyimiyle, iç borçlara "temiz bir traş" gerekiyordu. Borcu verenlerin dahi hazır olduğu bu operasyon yapılmadı ya da yapılamadı. Borcun ulusal gelire oranını sabit tutacak bir program, yüklü bir borç düzeyi veri alınarak hazırlandı ve yere serilen TL'yi canlandırıp enflasyonu azdırmamak için yüksek reel faizlerle birlikte uygulamaya konuldu . Öte yandan, ekonomi uzun süredir ağır bir depresyona girdi ve kısa vadede bu depresyondan çıkılacağına dair bir işaret yok. Büyümeyle ilgili en iyimser tahmin (niyet mektubu), 2002 yılında kişi başına milli gelirin reel olarak yüzde 1-2 artacağını varsayıyor. Bu "büyüyemeyen ekonomi" genel olarak yaşanan "borç sarhoşluğu başağrısını" daha da artıracak bir şey.
Ekonomide büyüme gerçekleşmeyip reel faizler yukarıda kaldığı sürece, mevcut borcun sürdürülebilir görüntü vermesi için gereken faiz dışı bütçe fazlasının daha da artırılması gerekiyor: Yani, daha fazla vergi, daha az harcama. Bu ise dönüp tekrar büyüme ve reel faizleri olumsuz etkiliyor, "başağrısını" daha da artırıyor. Tam bir "kısır döngü". Siyasi iradede zaten var olan "niyetsizlik" ile birlikte, büyüyememe ve borcu çevirmek için daha da artan bütçe disiplini gereği programı kırılgan haline getirmiş durumda. Umarız bir dahaki sefere yeni program "temiz bir traş" sonrasında uygulamaya konulur. Böylece, yüksek reel faiz ve büyümeme riskleri daha işin başında azaltılarak "niyetlerin yerine getirilme şansı" artar.