40 gün ömrüm kalmıştı
Sabahat Başaran'ın karaciğeri bundan 12 yıl önce değiştirildi.
O yeni bir karaciğerle en uzun yaşayan kişi. Şimdi normal bir yaşam sürüyor. Ameliyat olduğu hastanede çalışıp, kendisi gibi olanlara umut veriyor
Sabahat Başaran yaşamdan umudunu kestiği bir anda, 'kadavradan karaciğer nakli'yle yeniden doğmanın mutluluğunu yaşadı. Ameliyattan bu yana 12 yıl geçti. Başaran sapasağlam ayakta ve ameliyat olduğu Başkent Hastanesi Transplantasyon Bölümü'nde sekreterlik yapıyor. Türkiye'de karaciğer nakli ile en uzun süre yaşayan hasta olma özelliğini de koruyor. Ameliyattan sonra hiç bir sağlık sorunuyla karşılaşmayan Başaran, "Organ nakli yapılmasaydı yaşamıyor olacaktım. 40 gün ömrüm kalmışken bir bağışla hayata döndüm. Benim gibi binlerce hasta var. İnsanlar organlarını bağışlayıp, bu hastalara hayat vermeli" diyor.
'Neden nişanlanıyorsun? Bu kız nasıl olsa ölecek'
Sabahat Başaran ilkokul üçüncü sınıfta sarılık olur. Daha sonra, 1989'da karaciğer biyopsisi yapılır ve 'Wilson sirozu' tanısı konur. Tek çaresi vardır: Karaciğer nakli!
Sabahat, ASKİ'de çalışan eşi Cevdet ile o zor günlerde tanışır. Komşu kızına gönlünü kaptıran Cevdet, etraftan gelen baskılara rağmen sevdiği kızı telli duvaklı gelin alacağı günü bekler. 1990'da nişanlanırlar. Cevdet, Sabahat'tan daha umutludur: "O'na güveniyordum. Yeneceğini biliyordum bu hastalığı. Kendi akrabaları bile, yaşayacağı şüpheli olan bir kızla nişanlandım diye beni eleştiri yağmuruna tutmuştu. Ben de 'Hepimiz bir gün öleceğiz nasılsa' diye cevap veriyordum onlara"
Sabahat ise isteksiz nişanlanmıştır aslında. Çünkü kurtulacağı günden çok, öleceği günü beklemektedir. 16 yaşında olmasına rağmen geleceğe dair pembe hayalleri yoktur genç kızın.
1990'ın bir sonbahar gecesinde, Haymana'daki köy evine haber gelir Ankara'dan: Beyin kanamasından ölen bir gencin karaciğeri hazırdır. Sabahat bir gece yarısı alelacele Başkent Hastanesi'ne getirilir ve yedi saat sürecek umut operasyonu başlar.
Dr. Haberal'ın tecrübeli elleri bu kez de ona can verir ve 5 gün sonra yoğun bakımdan çıkan genç kız, servisteki odasına çıkarılır. O günleri şöyle anlatıyor: "Ayıldığımda deli gibi tatlı yemek istiyordum. İlk iş olarak, çilek reçeli, muz ve bal yedim. Organını bana bağışlayan gencin ailesiyle tanışıp onlara teşekkür etmek istedim. Ama doktorum iki tarafın da iyiliği için müsaade etmedi. Ben komadayken gelip bakmışlar odanın penceresinden. Bir daha da haber çıkmadı. Hepsine çok teşekkür ediyorum bana yaşama şansı verdikleri için."
Temiz ve düzenli yaşasın diye ona özel ev tutuldu
Ameliyat başarılı geçmiştir ama iyileşme sürecinde de sıkı bir bakım gereklidir. "Mehmet Bey temiz ve düzenli bir ortamda yaşamam gerektiğini söyledi. Hatta köye dönerken, yaşadığım ortamı teftiş etmesi için bizimle beraber bir doktor gönderdi. Ama yaşadığım yer benim için gerekli koşulları taşımıyordu" diyen Sabahat için Dr. Haberal'ın talimatıyla Başkent Hastanesi'nin yanında bir daire tutulur. Ablasıyla yeni evine taşınan Sabahat'ın bütün masrafları vakıf tarafından karşılanır.
Bu kadarla da kalmaz Dr. Haberal. "İlaçlarım çok pahalıydı ve ömür boyu kullanmam gerekiyordu. Sosyal güvencem de yoktu. Mehmet Bey hastanede işe yerleştirdi beni. Transplantasyon bölümünde sekreter oldum. Şimdi benim gibi hastalara moral ve cesaret veriyorum" diyor Sabahat.
Ameliyattan sonra çocuk bile doğurdu!
Sabahat ve Cevdet, ameliyattan bir yıl sonra evlenirler. Sabahat bir süre yeni organına alışmaya çalışır. "Erkek karaciğeri taşıdığım için çocuğumun olmayacağını söylüyordu çevremdekiler. Endişelendim biraz. İlk zamanlar tuhaf hissettim. İçimde yabancı birinin organını taşımak garip geliyordu. Ama alıştım. Üstelik de nur topu gibi bir bebeğim oldu."
Sabahat hamile kalmaması gerektiği halde çocuğunu aldırmak istemez. 9 ay boyunca sürekli gözlem altında geçirdiği hamilelik dönemi, "Ogün" ün sağlıklı bir şekilde doğmasıyla sevince dönüşür. Sabahat, hayatı için milat olan ameliyat tarihinden tam üç yıl sonra, 1993'de anne olmanın mutluluğunu da yaşar. Dr. Mehmet Haberal, genç çiftin biricik oğullarına isim babalığı da yapar.
BİZDEKİ AMELİYATLAR SON DERECE BAŞARILI
Sabahat Başaran'ın sekreter olarak çalıştığı Başkent Hastanesi'nin basın danışmanı Mahmut Temizyürek, "Türkiye'de karaciğer ve böbrek nakli geçiren hastaların yaşama oranı, dünyadakine nazaran çok daha yüksek" diyor. Mahmut Temizyürek ülkemizdeki en önemli sorunun, ekipmandan çok, organ sıkıntısı olduğunun altını çiziyor. Başkent Hastanesi organ nakliyle hayata dönen hastaları ve başarılı hastane ekibini her yıl geleneksel bir buluşmayla bir araya getiriyor.
'Önyargıları kıra kıra ilerliyoruz'
Başkent Hastanesi'nin cerrahlarından Prof. Dr. Mehmet Haberal şimdiye kadar 1383 böbrek, 68 karaciğer naklini gerçekleştirdi. Dr. Haberal hayata döndürdüğü hastaları arasında doktordan çok, bir 'baba' gibi görülüyor. Prof. Haberal herkesi bu konuda işbirliği yapmaya ve organlarını bağışlamaya çağırıyor: "Ülkemizde organ nakli sadece hekimlerin başarısı olarak düşünülmemeli. Hasan ve Emine Kamacı gibi organ bağışlayan vatandaşlarımızın ve Sabahat gibi nakil ameliyatını kabul eden hastalarımızın cesareti de bu gelişmelerde lokomotif görevini gördü. Organ naklinin bütün süreçlerinden geçerek ülkemize çağdaş bir yasa kazandıran Meclisimiz, dinsel önyargıların giderilmesinde Diyanet İşlerimiz, her gelişmeyi halka duyuran basınımız ve bütün tıp adamları, kurumlar, bu dayanışmayı devam ettirmeli."
YARIN
Dünyada ilk kez yapılan bir organ nakli ameliyatıyla Ünal Tarkan nasıl yaşadı?
Parası olmadığı için bıçak altına yatamayan Tarkan'ı kurtaran mucize neydi?
Özlem YURTÇU
|