Zeytindeki gizli cevher
Orman vasfını kaybetmiş araziler, zeytin ağacı dikilmek koşuluyla birliklere tahsis edilecek. Bu harika protokol, 15 milyon zeytin ağacının dikilmesi ile 1 milyar doları aşan bir döviz girdisini de getirecek
Türkiye, yeterince duyuldu mu bilmiyorum, çok önemli bir adım daha attı. Orman Bakanı Nami Çağan ile Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Aksoy, aracı olan Şükrü Sina Gürel'in şahitliğinde bir protokole imza attılar. Bu protokol, orman vasfını kaybetmiş olan arazilerin zeytin ağacı dikilmek koşulu ile 'birlik'e tahsisini içeriyor. Öyle sanıyorum ki çağa ayak uydurmak adına 80'li yıllarda yoğun olarak devreye giren turizm arazilerini tahsis ve teşvik programından sonra atılmış en önemli adım bu...
İSTİHDAM VE PRESTİJ
Öncelikle devlet bu "atıl" arazilerin vatandaşın elinde "kıymet" haline dönüşebileceğine "güven" beyan etmiş oluyor. Hepimiz biliyoruz ki aslında gecikmiş olan bu adım bizim coğrafya için çok önemli bir zihniyet dönüşümü...
Sonra, zeytinyağ, şarapla birlikte işlenmiş tarım ürünlerinin en önemlisi, belki de bütün dünyada en önde gelen yükselen değer... Zeytinyağına talep dünya ölçeğinde geometrik bir katsayı ile atmakta. Bu şu demek: Zeytinyağ üreticisi ülkeler arasında ilk beşte yer alan Türkiye kendine çeki düzen verirse çok ciddi bir ihracat gelirine kavuşması işten bile değil. 15 milyon zeytin ağacının dikilmesi ile zeytin üretiminin 450.000, zeytinyağ üretiminin ise 112.000 tona ulaşabileceği öngörülüyor. Bu noktayı peyderpey beş, altı yıl içinde yakalamış olacağımız hesaplanmış.
Gelelim sonuca, döviz girdilerimiz açısından bu, şayet marka olarak da pazarlamaya muvaffak olursak bir milyar doları bulabilecek bir seviye. Elbette bu proje daha çok iş sahası ve istihdam demek. Elbette bu proje iç tüketimde kendi insanımız için, ihracatta küresel ölçekte sıhhatli beslenme demek. Zeytinyağ gibi önemli ve gündelik bir tüketim maddesini belirli bir kalitenin üzerinde üretip ihraç etmenin imaj ve prestijini de unutmayınız.
İşte İtalyanlar örnek. Zeytinyağ, şarap, makarna, mutfak, moda, dizayn derken bir bakıyorsunuz ki bu üst üste inşa olunmuş bir topyekün yaşam biçimi ihracatı haline dönüşmüş. Böylesi bir "dilin" turizm dünyası için nedenli ağırlıklı bir cazibe unsuru olduğunu birlikte izliyoruz. Emin olun zor değil...
ZEYTİNYAĞI MÜRİDİ
İşin "lezzet" yönünü de unutmayalım. Ben kişisel olarak bir zeytinyağ müridiyim. Yaratıcı kullanılması halinde başlı başına bir lezzet faktörü olabileceği açık. Peki teati olunan bu ilk niyetten sonra ne yapmak lazım? Önerilerim var:
* Planlı ve hızlı davranmak,
* Makro strateji içinde, işi küçük üreticilerinde katılabileceği ölçeğe kadar ulaştırmak
* Eğitim yanını düşünmek ve akademik iletişimin sağlanabileceği uygulamalı bir enstitüyü kurmak
* Yan sektörleri, eko-turizmi unutmamak
* Ufak, artisanal yani butik imalat dediğimiz insiyatifleri desteklemek
* Gerek ambalaj, gerekse marka yaratma ve pazarlama konusunda uluslararası trendleri izlemek
* Menşe şehadetnamesi diye tercüme edebileceğimiz, zeytinyağın hangi bölgenin mamulü olduğunu tüketiciye gösterebilecek bağımsız bir mekanizmayı oluşturmak
* Genç kuşakları, çocukları, bu arazilere çekmek yani bu işin gelecekteki sahiplerine şimdiden yatırım yapmak büyük önem taşıyor.
Ulusça "bezgin" olduğumuz şu dönemde çok önemli olduğuna inandığım bir ışık tutan Ege Zeytin ve Zeytinyağ İhracatçıları Birliğini, Orman Bakanlığını, bu "hayırlı işe" evsahipliği yapan Ayvalıklı zeytinyağcıları kutluyorum. Bir an önce ülke olarak semeresini görelim diye sabırsızlanıyorum...
Ali Esad Göksel
|